img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3290 E.,2016/6163 K.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi  2016/6350 E., 2016/8725 K.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/183 Karar Tarihi: 17/3/2016

Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/97 E., 2016/2054 K.

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/3290 E. ,2016/6163 K. Tarihli Kararı

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Araç Değer Kaybı Alacağı

ÖZET:Davacı vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın, davacı aracına tam kusurlu olarak çarpmasıyla oluşan kazada aracın hasar gördüğünü, tespit dosyasında alınan raporla araçtaki hasarın 12.090,06 TL. ve değer kaybının 5.000,00 TL. olarak saptandığını, hasar bedelinin sigorta tarafından ödendiğini, aracın tamirde kaldığı 30 gün boyunca davacının araç kiralayıp 7.080,00 TL. ödemek zorunda kaldığını, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL. değer kaybı ile 1.000,00 TL. kazanç kaybının kaza tarihinden işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, tespit masrafı ve vekalet ücreti toplamı olan 758,10 TL'nin de davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 10.12.2015 tarihli dilekçesiyle talebini artırarak 9.400,00 TL'nin tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 4.400,00 TL. kira kaybı ve 5.000,00 TL. değer kaybı olmak üzere toplam 9.400,00 TL'nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazası sonucu oluşan araç değer kaybı ile kazanç kaybının tahsili istemine ilişkindir. 

Davacı tarafça, iş bu davada araç hasarı talep edilmemiş, ancak kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybı istenmiştir. Mahkemece benimsenen 17.11.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda 5.000,00 TL değer kaybı tazminatına hükmolunmuş ise de, mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda araç değer kaybı hesaplaması doğru yapılmamıştır. Eksik inceleme ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre karar verilemez. Bu durumda mahkemece, rapor düzenleyen bilirkişi heyetinden ek rapor alınması; ya da araç değer kaybı konusunda hesap yapmaya ehil, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurum veya kuruluşlardan seçilecek hasar konularında uzman bilirkişi (makine mühendisi) veya bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre; davacı aracının modeli, markası, kaza tarihindeki yaşı, kilometresi vs. gibi hususlar göz önünde bulundurularak kaza tarihi itibariyle serbest piyasadaki 2. el piyasa rayiç değeri (hasarsız haliyle) ile aracın hasarı onarıldıktan sonraki haline göre serbest piyasadaki 2. el piyasa değeri arasındaki fark (aradaki farkın değer kaybı olarak kabul edilmesi) hususlarında ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, sair temyiz itirazlarının reddine; açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 23.5.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi  2016/6350 E., 2016/8725 K. Tarihli Kararı

MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Banka veya Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması ile Kişisel Verilen Hukuk Aykırı Olarak Ele Geçirilmesi

ÖZET : Banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması ile kişisel verilen hukuk aykırı olarak ele geçirilmesi suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde sahte kart üretme eyleminin kül halinde TCK.nun 245/2. maddesine uyduğu gözetilmeden, ayrıca TCK.nun 136. maddesiyle cezalandırılmasına karar verilmesi, mağdurun, sahte olarak oluşturulan banka veya kredi kartlarıyla ilişkilendirilen banka olacağı bu nedenle suçunun mağduru olan Bankanın duruşmadan haberdar edilip iddia ve delillerini sunma olanağının tanınması gerekmektedir.

1- Gerçek kartların manyetik şerit bilgilerini kopyalamak, şifrelerini elde etmek ve elde etmiş oldukları kart bilgilerini beyaz kart tabir edilen kartlar ile değişik amaçlarla ellerinde bulunan diğer kartlara encoder cihazı aracılığı ile kopyalayıp bankada bulunan hesaplarla ilişkilendirerek sahte kart üretme eyleminin kül halinde TCK.nun 245/2. maddesine uyduğu gözetilmeden, ayrıca TCK.nun 136. maddesiyle cezalandırılmasına karar verilmesi,

2- Sahte banka veya kredi kartı üretme eylemlerinde mağdurun, sahte olarak oluşturulan banka veya kredi kartlarıyla ilişkilendirilen banka olacağı cihetle, CMK.nun 233 ve 234/b-l maddeleri uyarınca ...’a verilen kartın bilgilerinin kopyalanarak sahte olarak üretilmesi suçunun mağduru olan ... A.Ş duruşmadan haberdar edilip iddia ve delillerini sunma olanağının tanınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı biçimde karar verilmesi,

3- Sanığa yüklenen TCK.nun 245/2-3 madde ve fıkralarında düzenlenen sahte banka veya kredi kartı üretmek, bulundurmak ve kullanmak suçlarının mağduru banka olup kartları basılan bankalar sayısınca TCK.nun 245/2. maddesi ile aynı bankanın birden fazla kartının değişik zamanlarda basılması halinde 43. maddesinin uygulanması gerektiği cihetle, dosya kapsamına göre sanığın benzer eylemleri nedeniyle hakkında başka davaların da bulunduğunun anlaşılması karşısında; mükerrer cezalandırılmanın önlenmesi bakımından sanık hakkında açılan benzer davaların mümkünse birleştirilmesi, aksi halde dosyamızı ilgilendiren belgelerin onaylı örneklerinin temin edilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle,5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 30.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm Başvuru Numarası: 2014/183 Karar Tarihi: 17.03.2016

MAHKEMESİ :  Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İtirazın iptali davasında açık delillerin varlığına rağmen taleplerin reddine karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği hakkında Bireysel Başvuru.

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, itirazın iptali davasında açık delillerin varlığına rağmen taleplerin reddine karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.” 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.” Somut olayda başvurucu, Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasında, kredi temin ettiğine dair Şirket Yönetim Kurulu kararı, kredinin teminatı olarak Şirket hisselerinin teslim edildiğine dair tutanak, Şirket Genel Kurulu toplantısında gelir-gider tablolarının kabulü ile borcun ikrar edilmiş olması, bilirkişi raporunda Şirketin ödeme gücü olmamasına karşın borç ödemesinde bulunduğunun tespiti gibi lehine açık delillerin varlığına rağmen taleplerinin reddine karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi İlk Derece Mahkemesinin ve Yargıtay’ın kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadığı İddiası Başvurucunun yargılamanın uzunluğuyla ilgili şikâyeti açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden Başvurucu, 29.11.2001 tarihinde Erzincan 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptali davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Anayasa’nın 36. maddesi ve AİHS’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan itirazın iptali davasının söz konusu olduğu görüldüğünden 1086 sayılı mülga Kanun ile 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılamanın medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).

Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde sürenin başlangıcı -kural olarak- uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup somut başvuru açısından bu tarih 29.11.2001’dir.

Sürenin bitiş tarihi ise çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergün ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, başvurucunun karar düzeltme talebinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesince reddedildiği 11.10.2013 olduğu anlaşılmaktadır.

Başvuruya konu alacağın tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali davasının incelenmesi neticesinde, hukuki meselenin çözümündeki güçlük, yargılamanın niteliği, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller gibi kriterler dikkate alındığında başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğu anlaşılmışsa da somut başvuru açısından daha önce verilen kararlar dışında farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ancak söz konusu on bir yıl on bir aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

II. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun,

1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, B. Başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE 17/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2016/97 E.,2016/2054 K.

MAHKEMESİ :  İdare Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tam Yargı Davası (Maddi-Manevi Tazminat)

ÖZET : Kahramanmaraş İdare Mahkemesince, davanın kabulü yolunda verilen 28/10/2015 tarih ve E:2014/374, K:2015/999 sayılı kararın 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir. Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir. Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile, usul ve hukuka uygun bulunan İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Dava, davacılar çocuğu ve kardeşi olan ...'ın 3/10/2010 tarihinde Kahramanmaraş Döngel Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği ve ölüme davalı idarece, inşai faaliyetler sırasında gerekli önlemlerin alınmaması ve idari hizmetin kusurlu işletilmesinin neden olduğu ileri sürülerek uğranıldığı iddia edilen destekten yoksun kalma ve manevi zararlar karşılığı (fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle) baba için 1.000.-TL maddi, 20.000.-TL manevi; anne için 1.000.-TL maddi, 20.000.-TL manevi; kardeşler ... ve ... için ayrı ayrı 10.000.-TL manevi olmak üzere toplam 2.000.-TL maddi, 60.000.-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmış; davacılar tarafından dava aşamasında maddi zarar için yapılan 93.857.-TL'lik miktar artırım talebiyle birlikte tazmini istenilen maddi zarar miktarı 95.857.-TL'ye arttırılmıştır.

Kahramanmaraş İdare Mahkemesince dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan 9/7/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda anne için destekten yoksun kalma zararının 54.776,16.-TL, baba için 41.081,91.-TL olarak belirlendiği; davacı tarafın, Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda belirlenen maddi tazminat miktarının dikkate alınması suretiyle hüküm kurulması yolundaki miktar artırım talebi de dikkate alınarak anne için 54.776,16.-TL, baba için 41.081,91.-TL olmak üzere toplam 95.857,07.-TL destekten yoksun kalma zararının maddi tazminat olarak; olayın gelişimi ve davacıların yaş ortalamaları, bir ömür boyu ölen kişinin kendilerine göstereceği şefkat ve ilgiden mahrum kalacakları da dikkate alındığında, ölüm olayı neticesi duyulan acı, ısdırap ve üzüntünün bir nebze olsun giderilebilmesi için takdiren, baba için 20.000.-TL, anne için 20.000.-TL, kardeşler ... ve için ayrı ayrı 10.000.-TL olmak üzere talep edilen toplam 60.000.-TL'nin ise manevi tazminat olarak davacılara ödenmesi gerektiğinden; toplam 155.857,07.-TL'lik maddi ve manevi tazminatın adli yargıda dava açma tarihi olan 3/10/2011 tarihinden itibaren davacılara fiilen yapılacak ödeme tarihine kadar yasal faiz uygulanması suretiyle ödenmesine karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek 2577 sayılı Kanun'un 49. maddesi uyarınca İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.

Manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısma yönelik temyiz isteminin incelenmesi,

İdarenin kusuru, olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece davacı için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıstırabı kısmen de olsa giderecek, idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak düzeyde olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı, davacı tarafça istenilen miktarın aşılamayacağı da dikkate alınarak yeterli bulunduğundan, temyizen incelenen Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davalı idarece dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir.

Maddi tazminat isteminin kabulüne ilişkin kısma yönelik temyiz isteminin incelenmesi,

Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir. İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. 

Dava konusu olayda, davacılar yakını ... ve diğer iki arkadaşının, köyde ikamet edenlerin günlük yaşantıları içinde gidebilecekleri mesafede bulunan ve davalı idarece projenlendirilen, yine davalı idarenin denetim ve gözetiminde yürütülen Kahramanmaraş Döngel Deresi Taşkın Koruma İnşaat Proje sahasında inşaat çalışması yapılmakta iken sahada bulunan tersip bendi ve beş (5) adet kademeli ıslah sekileri önünde toplanan çamurlu su birikintisi içine girmesi sonucu boğularak vefat ettiği tartışmasız olup; ölüm olayının meydana gelmesinde, denetim ve gözetim hizmetinin yeterince işlememesi nedeniyle ortaya çıkan hizmet kusurunun neden ve tesirinin bulunduğu, dolayısıyla, davacıların maddi zararının hizmet kusuru ilkesine göre tazmini gerektiği açıktır.

Öte yandan, davacılar yakınının olay tarihi itibarıyla sekiz (8) yaşında olduğu dikkate alındığında, olayın meydana gelmesinde gözetim ve denetim sorumluluğunu gereğince yerine getirmeyen anne ve babanın da %50 oranında kusuru bulunduğundan, hükmedilecek maddi tazminat belirlenirken tarafların kusur oranının da dikkate alınması gerekir. Buna göre, İdare Mahkemesince, meydana gelen maddi zararda ölenin ebeveynlerinin de müterafik kusuru bulunduğu gözetilerek bir karar verilmesi ve maddi tazminat hesabının da bu durum nazara alınarak yapılması gerekirken, olayda tamamiyle idarenin kusuru olduğu kabul edilmek suretiyle maddi tazminat miktarının belirlenmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle Temyiz isteminin kısmen kabulü ile, anılan kararın, maddi tazminat isteminin kabulüne ve yasal faizin başlangıç tarihine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 18/4/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yargıtay Kararları yargitay.gov.tr internet sitesinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.