img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
2016/2015 E. , 2016/9743 K., 30.05.2016

Yargıtay 15. Ceza Dairesi
2016/578 E. , 2016/6599 K., 22.06.2016

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/1328 Karar Tarihi: 29.09.2016

Danıştay 15. Daire
2014/707 E. , 2016/2820 K., 23.05.2016

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi
2016/2015 E. , 2016/9743 K., 30.05.2016

Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi
Talep: İtirazın İptali

ÖZET: Davacının kefil olduğu sözleşmede borçlarının ödenmesi amacıyla emekli maaşı hesabından mahsup, virman ve takas yapılmasına rıza göstermesi maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğundan ve BK'nun 19. ve 20. maddeleri uyarınca geçersiz sayılacağından bu konuda önceden yapılan anlaşmaların geçersiz olacağından mahkemece bankanın davacının emekli maaş hesabından kesinti yapamayacağı kabul edilerek davacı alacağı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yasaya aykırı yoruma dayanan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkemece kararının bozulması gerekmiştir.

KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı ...'nin ... Bankasının ... şubesinden aldığı kredi borcuna kefil olduğunu, SGK'dan emekli eşinden dolayı aldığı emekli aylığının banka şubesi tarafından kesildiğini, kesintinin 5510 sayılı Yasa hükümlerine aykırı olduğunu, davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının iadesini istediği tahsilatların borçlunun muvafakatini havi virman talimatına dayanarak yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının maaş hesabından virman, takas ve mahsup yapılmak suretiyle ödeme yapılmasına muvafakatini içeren talimatının birisinin 25.000 TL tutarındaki krediye, "virman sözleşmesi ve temlikname" başlığını taşıyan 03/03/2011 tarihli olanın ise ... ... şubesi nezdinde kullanılan krediye ilişkin olduğu, ayrıca davacının davalı bankanın herhangi bir şubesi tarafından kullandırılan kredilere kefalet halinde emekli maaşından kesinti yapılmasına rıza gösterdiği, bu nedenle davalı banka tarafından davacının hesabından kesinti, mahsup veya virman yapılmasının taraflar arasındaki sözleşme ve talimat ile verilen açık muvafakate dayandığı, davalı bankanın itirazında haklı olduğu gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Emekli sandığından emekli maaşı alanlara uygulanan 5510 sayılı Yasanın 93. maddesi hükmü uyarınca borçlunun gelir, aylık ve ödeneklere borçlunun muvafakati bulunmadıkça haczedilemez. Davacının kefil olduğu sözleşmede borçlarının ödenmesi amacıyla emekli maaşı hesabından mahsup, virman ve takas yapılmasına rıza göstermesi maaşta tasarrufu engelleyici nitelikte bir sözleşme olduğundan ve BK'nun 19. ve 20. maddeleri uyarınca geçersiz sayılacağından bu konuda önceden yapılan anlaşmaların geçersiz olacağından mahkemece bankanın davacının emekli maaş hesabından kesinti yapamayacağı kabul edilerek davacı alacağı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yasaya aykırı yoruma dayanan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, mahkemece kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 30/05/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 15. Ceza Dairesi
2016/578 E. , 2016/6599 K., 22.06.2016

MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Özel Belgede Sahtecilik, Hizmet Nedeni İle Güveni Kötüye Kullanma

ÖZET : Sanık hakkında hükmedilen güveni kötüye kullanma suçunun, esasen banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu tespit edilmiş olup sanık aleyhine bozma olmayacağından, mahkumiyete ilişkin hüküm, düzeltilerek onanmıştır. Sanık hakkında hükmedilen özel belgede sahtecilik suçuna ilişkin olarak ise, bahsi geçen özel belgedeki mevcut imzaların bilirkişi incelemesine konu olması gerektiğinden, sanığın temyiz itirazları yerinde görülmüştür.

KARAR :Özel belgede sahtecilik ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle,dosya incelenerek gereği düşünüldü, sanık hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık müdafi tarafından yapılan duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken CMUK'un 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;

1-Sanık hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde, sanığın eyleminin, 5237 sayılı TCK'nın 245/1 maddesine göre banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturduğu ve suçun mağdur sayısınca oluşacağı halde 43. madde uygulanmak suretiyle sanık hakkında eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafinin temyiz itirazlarının reddiyle, mahkumiyete ilişkin hükmün onanmasına,

2-Sanık hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde ise, sanığın 4 mağdur öğrenci ile ilgili sözleşmeleri sahte olarak hazırlayıp, bu öğrenciler adına hesaplarına kurs parası yatırılmasını sağlayıp bankamatik kartı ile çekmek suretiyle sahtecilik suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanığın suçlamayı kabul etmemesi ve mağdur çocuklardan birinin imzanın babasına ait imzanın kaydını yaptıran öğretmenine ait olduğunu bayan etmeleri karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi için,ilgili sözleşmelerde imzası bulunan kişiler ile sanığın mukayeseye elverişli imza örnekleri temin edilip, bilirkişi incelemesi yaptırılıp sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği halde, yazılı şekilde eksik inceleme sonucunda karar verilmesi kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan,hükümlerin bu nedenle, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/1328 Karar Tarihi: 29.09.2016

ÖZET: Polis memurları tarafından başvurucunun yere yatırılarak kelepçelenmesi ve elindeki çubuğun alınması için uygulanan eylemler dışında bir kuvvet kullanımı iddiasında da bulunmadığı değerlendirildiğinde zor kullanma sınırının aşıldığı sonucuna ulaşılamamış, başvurucunun maruz kaldığı müdahalenin, belirli bir yasal muamele ile bağlantılı ıstırabın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmediği tespit edilmiştir.

BAŞVURUNUN KONUSU: Başvuru, haksız gözaltı ve yakalama sırasında kötü muameleye maruz bırakılma nedenleriyle işkence ve kötü muamele yasağı ile kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

OLAY VE OLGULAR: Başvurucu, Antalya Büyükşehir Belediyesinde işçi olarak çalışmakta olup Antalya Lisesi önünde üç kişinin polisler tarafından durdurulduğunu ve kimlik kontrolü yapıldığını görmesi üzerine polislerin ne yapacaklarını merak ederek olayı izlemeye başlamıştır. Bu sırada başvurucunun elinde temizlik aracına ait olan yaklaşık 30 cm uzunluğunda metal bir çubuk bulunmaktadır.

Polis memurları başvurucuya kendilerinin polis olduklarını ve ihbar üzerine anılan kişileri durdurduklarını belirtmiş ve başvurucudan olay yerinden ayrılmasını istemişlerdir.

Başvurucunun olay yerinden ayrılmaması ve polis memurlarının durdurdukları kişilere yönelik işlem yapmalarına sözlü olarak müdahale etmesi üzerine gözaltına alınmak istenmiş, başvurucunun kelepçe taktırmamak için direnmesi ve elindeki metal çubuğu bırakmaması üzerine polis memurları tarafından kuvvet kullanılarak gözaltına alınmıştır. Başvurucunun gözaltı işlemine direnişi ve elindeki metal çubuğun alınmaya çalışılması sırasında bir polis memuru tarafından başvurucuya biber gazı sıkılmıştır.

Başvurucu hakkında gözaltı giriş işlemleri için Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen adli muayene raporunda, sağ el bileği iç kısmında ve üst kısımda iki adet doku kayıplı lezyon sıyrık, sol el üst kısımda yüzeysel bir adet sıyrık, ense sağ alt kısımda yüzeysel kızarıklık tespit edilmiştir.

Başvurucu Hakkında Yürütülen Adli İşlemler Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/7044 esas sayılı iddianamesi ile başvurucu hakkında, görevi yaptırmamak için direnme suçundan kamu davası açılmıştır. Yargılamayı yürüten Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesi başvurucunun beraatine karar vermiştir. Anılan karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.

Başvurucunun Kötü Muameleme İddiaları Hakkında Yürütülen Adli İşlemler Başvurucunun, görevi yaptırmamak için direnme suçu isnadıyla hakkında yürütülen soruşturma kapsamında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan ifadesinde, polis memurları tarafından kötü muameleye maruz bırakıldığına ilişkin şikâyette bulunması üzerine anılan iddiaya ilişkin soruşturma başlatılmıştır. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının 21/6/2013 tarihli ve 2013/21367 sayılı kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermiştir. Anılan kararın gerekçesi şöyledir: "... şüphelilerin zor kullanma yetkilerinin sınırlarını aşarak başvurucuya etkili eylemde bulunduklarına ve atılı suçu işlediklerine dair soyut iddia dışında kamu davası açılmasına yeterli delil bulunmadığı [anlaşılmıştır]."Başvurucu tarafından bu karara karşı yapılan itiraz, Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/10/2013 tarih ve 2013/1750 Değişik İş sayılı kararıyla usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Anılan karar 2/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 29/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

İNCELEME VE GEREKÇE: Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, suç işlememesine karşın hukuka aykırı olarak gözaltına alındığına ilişkin şikâyetleri Anayasa'nın 19. maddesinde koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği, yakalama sırasında yaralanmasına sebebiyet verecek şekilde orantısız kuvvet kullanıldığını ve bu konuda yaptığı şikâyet üzerine etkili bir soruşturma yürütülmediğine yönelik iddiaları ise Anayasa'nın 17. maddesinde koruma altına alınan işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.

İncelemeye konu olayda, başvurucunun polis memurları tarafından kontrol altına alınması sırasında birtakım yaralanmaların meydana geldiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu durumda, uygulanan kuvvetin yakalama/etkisiz hâle getirme amacıyla ve başvurucunun saldırısı/direnişiyle orantılı olup olmadığının tespiti gerekmektedir.

Başvurucu, aldıkları bir ihbar üzerine durdurdukları üç kişi hakkında işlem yapmakta olan polis memurlarına yönelik sözlü olarak müdahalede bulunmuştur. Polis memurlarının başvurucudan müdahale etmemesini istemesine karşın başvurucunun yapılan uygulamaya müdahil olamaya devam etmesi üzerine başvurucu hakkında gözaltı işlemi uygulanmak istenmiş, başvurucunun direnmesi ve elindeki 30 cm uzunluğundaki metal çubuğu bırakmaması üzerine başvurucuya kuvvet uygulanmış ve biber gazı sıkılmıştır.

Polis memuru A.Ü.'nün başvurucunun elindeki çubuğu almaya çalıştığı, başvurucunun direnmesi üzerine hem polis memurunun hem başvurucunun elinde yaralanma meydana geldiği, başvurucunun direnmeye devam etmesi üzerine biber gazı sıkıldığı anlaşılmaktadır. Başvurucu, kuvvet kullanılarak yere yatırılmış ve kelepçelenerek polis merkezine götürülmüştür.

Sağlık raporunda tespit edilen yaralanmaların, polis memurları tarafından başvurucunun yere yatırılarak kelepçelenmesi ve elindeki çubuğun alınması için uygulanan kuvvetle uyumlu olduğu, başvurucunun anılan eylemler dışında bir kuvvet kullanımı iddiasında da bulunmadığı değerlendirildiğinde zor kullanma sınırının aşıldığı sonucuna ulaşılamamış, başvurucunun maruz kaldığı müdahalenin, belirli bir yasal muamele ile bağlantılı ıstırabın kaçınılmaz unsurlarının ötesine geçmediği tespit edilmiştir.

Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

HÜKÜM: Açıklanan gerekçelerle; Kişi hürriyeti ve güvenliğinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence, eziyet ve insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının İHLAL EDİLMEDİĞİNE 29/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


Danıştay 15. Daire
2014/707 E. , 2016/2820 K., 23.05.2016
MAHKEME : İdare Mahkemesi
SUÇ : İptal Davası

ÖZET: İdarece, davacı hakkında görevi kötüye kullanma, gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, rüşvet alma ve verme suçları nedeniyle başlatılan soruşturma gerekçe gösterilerek, "bilirkişilikle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunulduğundan" bahisle, davacının bilirkişi listesine alınmak için yaptığı başvurunun reddedildiği görülmekte ise de; bilirkişilik görevi ile bağdaşmayan bir davranışta bulunduğu ispatlanamayan davacının, bilirkişilik listesine alınmak amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde ve davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR: Dava, mali müşavir olan davacının, 2013 yılına ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanununa göre düzenlenen bilirkişi listesinde yer almak için yaptığı başvurunun reddine ilişkin Mersin Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu'nun 3.12.2012 tarihli ve 769 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

Mersin 2. İdare Mahkemesince; bilirkişilik görevinin önemi dikkate alındığında, bu görevi yapacaklarda tarafsızlık, güven, kanunlara bağlılık gibi vasıfların aranması, bilirkişilerin bu vasıflarında herhangi bir tereddüdün bulunmaması gerektiği, bunun bilirkişilerin görev aldığı davaların taraflarının hukuki güvenliliğinin sağlanması açısından bir zorunluluk olduğu, dolayısıyla hakkında bilirkişilik görevi ile ilgili şikayet bulunan ve soruşturma yürütülen davacının bilirkişi listesinden çıkartılmasına ve yeniden bilirkişi listesine alınmamasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, anılan kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

1.6.2005 tarihli ve 25832 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İl Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 1. maddesinde; "Bu Yönetmelik, her yıl için il adlî yargı adalet komisyonları tarafından düzenlenecek olan bilirkişi listelerinin hazırlanmasında, uzmanlık alanlarının belirlenmesini, başvurabilecek olanların niteliklerini, müracaat usulünü, değerlendirme esaslarını, listelerin oluşturulmasını ve gerekli durumlarda bu listelerde yer verilenlerin çıkarılma usul ve esaslarını düzenler." hükmü, "Listeden çıkarılma sebepleri" başlıklı 12. maddesinde; "Listede yer alan bilirkişilerin;

a) Listeye kabul şartlarını sonradan kaybetmesi,

b) Kanunî bir sebep olmaksızın bilirkişilik yapmaktan kaçınması,

c) 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 66 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca listeden çıkarılması teklifinin komisyonca uygun bulunması,

d) Listeden çıkarılmayı talep etmesi,

e) Bilirkişilikle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunulması durumunda adı listeden çıkarılır." hükmü, "Listelerin yenilenmesi usulü" başlıklı 14. maddesinde ise; "Listeler, her yıl bu Yönetmelik hükümlerine göre yeniden düzenlenir. Bu Yönetmeliğin 12 nci maddesi hükümlerine göre listeden çıkarılmasına karar verilenler bir yıl geçtikten sonra gerekli şartları taşımaları durumunda listeye yeniden yazılabilir. Ancak 12 nci maddenin (e) bendi gereğince çıkarılanlar bir daha listeye yazılamaz." hükmü yer almaktadır.

Dava dosyası ile Dairemizin E:2013/7168 sayılı esasına kayıtlı dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden; davacının da aralarında bulunduğu bazı bilirkişiler ve Mersin Adliyesi personeli hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yapılan şikayet üzerine Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı Organize Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından soruşturma başlatıldığı, bu soruşturmaya esas olmak üzere 26/11/2012 tarihli ve 2012/6676 sayılı savcılık yazısı ile davalı idareden davacının son 5 yılda bilirkişi olarak görev yapıp yapmadığının sorulduğu, bunun üzerine davacının bilirkişi listesinden çıkarıldığı, daha sonra 2013 yılı bilirkişi listesine alınmak için yaptığı başvurunun reddedildiği, bu işleme karşı davacı tarafından yapılan itirazın, davacı hakkında bilirkişilik görevi ile ilgili şikayetler nedeniyle soruşturma bulunduğundan bahisle reddedilmesi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bakılan davada idarece, davacı hakkında görevi kötüye kullanma, gerçeğe aykırı bilirkişilik veya tercümanlık yapma, rüşvet alma ve verme suçları nedeniyle başlatılan soruşturma gerekçe gösterilerek, "bilirkişilikle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunulduğundan" bahisle, davacının bilirkişi listesine alınmak için yaptığı başvurunun reddedildiği görülmekte ise de; davacının anılan suçları işlediğine dair herhangi bir delil olmadığı, savcılık tarafından yapılan soruşturma sonucunda da bu durumun tespit edildiği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, olayda davacının bilirkişilikle bağdaşmayan bir tutum ve davranışta bulunduğunun ispatlanamadığı, davacının suçu işlediği varsayımından hareketle bilirkişi listesine alınmadığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, hakkında suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan ve bilirkişilik görevi ile bağdaşmayan bir davranışta bulunduğu ispatlanamayan davacının, bilirkişilik listesine alınmak amacıyla yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemde ve davanın reddi yolunda verilen idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle, Mersin 2. İdare Mahkemesinin 24.7.2013 tarihli ve E:2013/123, K:2013/594 sayılı Kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 23.5.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.