img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
2016/9533 E., 2016/19526 K., T. 22.09.2016

Yargıtay 10. Ceza Dairesi
2009/2569E., 2012/82K.,T. 10.01.2012

Danıştay 13. Daire Başkanlığı
2016/541E., 2016/1005 K. T. 07.04.2016

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi
Bireysel Başvuru Kararları

Başvuru Numarası: 2014/17949
Karar Tarihi: 18/1/2017

Yargıtay 12.Hukuk Dairesi
2016/9533 E., 2016/19526 K., T. 22.09.2016
Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi

ÖZET : Dava ihalenin feshi istemine ilişkindir. Borçlunun usulüne uygun yapılmadığını ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece duruşma açılmaksızın şikâyetin gider avansının yatırılmaması nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece; İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraflar davet edilip beyanları alınmadan, varsa gösterecekleri deliller toplanmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak sonuca gidilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir. Mahkemece gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK'nın 120/2. maddesi gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlenmeli ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmezse, ancak o takdirde dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. Mahkemece anılan yasal düzenlemelerin gereği yerine getirilmeden ve borçluya usulüne uygun şekilde kesin süre verilmeden davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olup, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.

KARAR: Borçlunun usulüne uygun yapılmadığını ileri sürerek ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece duruşma açılmaksızın şikâyetin, gider avansının yatırılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

-) İİK’nın 134/2. maddesinde; "İhalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesi talep tarihinden itibaren 20 gün içerisinde duruşma yapar ve taraflar gelmese bile icap eden kararı verir" hükmü yer almaktadır. Mahkemece; İİK'nun 134/2. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraflar davet edilip beyanları alınmadan, varsa gösterecekleri deliller toplanmadan dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir. 2-)6100 Sayılı HMK'nın 114/g maddesinde gider avansı, dava şartı olarak düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 115/2. maddesine göre; “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” Aynı kanunun 120. Maddesinde ise; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl ...Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir” düzenlemesi yer almaktadır. Mahkemece gider avansının eksik olduğunun anlaşılması halinde, tamamlattırılması için HMK'nın 120/2. maddesi gereğince verilecek iki haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğu net olarak belirlenmeli ve tarafa avansın yatırılmamasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmalıdır. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmezse, ancak o takdirde dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmelidir. Mahkemece anılan yasal düzenlemelerin gereği yerine getirilmeden ve borçluya usulüne uygun şekilde kesin süre verilmeden davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi isabetsiz olup, kararın bu yönden de bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda (1) ve (2) numaralı bentlerde yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve HUMK’nın 428. Maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi
2009/2569E., 2012/82K.,T. 10.01.2012
Mahlemesi: Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ: Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurmak, Tedavi Ve Denetimli Serbestlik

ÖZET: Hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'la değişik 5237 sayılı TCK'nın 191. Maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilebileceği gibi, altıncı fıkra yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörülmüştür. Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, yasal gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve davranışlarına bağlı olarak sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uyup uymayacağının değerlendirilmesine dayanması gerekmektedir. Öte yandan, uyuşturucu madde kullanan sanık hakkında, hangi seçenek kabul edilirse edilsin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmolunması zorunlu olup, bunların uygulanıp uygulanmaması yönünden mahkemeye takdir hakkı tanınmamıştır.

KARAR: Somut olayda, uyuşturucu madde kullanmış olan sanıklar hakkında; a) Yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeden, ceza ve denetimli serbestlik tedbiri seçeneğine göre hüküm kurulması, b) Tedaviye de hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin (BOZULMASINA), 10.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Danıştay 13. Daire Başkanlığı
2016/541E., 2016/1005 K. T. 07.04.2016
MAHKEME: İdare Mahkemesi

TALEP: Ankara 16. İdare Mahkemesi'nin 25.12.2015 tarih ve E:2015/2174, K:2015/2258 sayılı kararının; şikâyet üzerine tesis edilen işlemlere karşı doğrudan itirazen şikâyet başvurusunda bulunulabileceği, davacının son başvuru tarihi olan 02.07.2015 tarihinden sonra itirazen şikâyet başvurusunda bulunduğu, ihale sürecindeki sürelerin kamu düzenine ilişkin olduğu, davacının basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

ÖZET: Davacı tarafından, Karayolları Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdürlüğü'nce 30.04.2015 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen "Karayolları .. Bölge Müdürlüğü O-1, O-2 ve O-3 Otoyolları ve Bağlantı Yolları Aydınlatma Sistemlerinin Bakım ve Onarımı" işi ihalesine ilişkin olarak yapılan itirazen şikâyet başvurusunun süre yönünden reddine ilişkin Kamu İhale Kurulu'nun 29.07.2015 tarih ve 2015/UH.IV-2111 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; ihaleye katılan başka bir isteklinin şikâyet başvurusu üzerine ihaleyi yapan idare tarafından alınan düzeltici işlem kararı sonrasında, kesinleşen ihale kararının bildirimine ilişkin EKAP duyurusunda, davacının menfaatini etkileyen bu işleme karşı İhalelere Yönelik Başvurular Hakkında Yönetmeliğin 14. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 10 gün içerisinde doğrudan 'na itirazen şikâyet başvurusunda bulunabileceğinin bildirilmediği, aksine aynı süre içinde şikâyet başvurusunda bulunabileceğinin bildirildiği, dolayısıyla ihaleyi yapan idarece davacının yanlış yönlendirilerek Anayasa'nın 40. maddesine uygun olarak bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmediği anlaşıldığından, davacı tarafından yapılan itirazen şikâyet başvurusunun esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, başvurunun süre yönünden reddine ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare tarafından temyiz edilmiştir.

KARAR: Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu Ankara 16. İdare Mahkemesi'nin 25.12.2015 tarih ve E:2015/2174, K:2015/2258 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, davalının temyiz istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının ONANMASINA; dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine, kullanılmayan 48,10-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davalı idareye iadesine, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 07.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Bireysel Başvuru Kararları
2016/36 E., 2016/187 K.
Karar Tarihi: 14.12.2016
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Kayseri Aile Mahkemesi

BAŞVURUNUN KONUSU: Başvuru, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

ÖZET: Başvurucu 26/2/2008 tarihinde işçilik alacağının tahsili talebiyle dava açmıştır. İstanbul 8. İş Mahkemesi 24/6/2010 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27/2/2013 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece 26/11/2013 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 1/7/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Anılan ilam başvurucuya 14/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

OLAY VE OLGULAR: Başvurucu 26/2/2008 tarihinde işçilik alacağının tahsili talebiyle dava açmıştır. İstanbul 8. İş Mahkemesi 24/6/2010 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 27/2/2013 tarihli ilamı ile bozulmuştur. Mahkemece 26/11/2013 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 1/7/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Anılan ilam başvurucuya 14/10/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Mahkemenin 18/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü: Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Kabul Edilebilirlik Yönünden: Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

Esas Yönünden: Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olarak iş mahkemelerinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın açıldığı tarih, sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69); yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25). İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57-58). Anılan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 6 yıl 4 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden,30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…” Başvurucu; maddi tazminat talebinde bulunmuş, manevi tazminat talebinde bulunmamıştır. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

HÜKÜM: Açıklanan gerekçelerle; Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE, Maddi tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE, 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE, Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA, kararın bir örneğinin İstanbul 8. İş Mahkemesine (E.2013/234, K.2013/986) GÖNDERİLMESİNE, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.