img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi
2014/12605 E., 2016/11712 K., T. 20.12.2016

Yargıtay 3. Ceza Dairesi
2016/6878 E., 2017/506 K. T. 23.01.2017

DANIŞTAY 15. Dairesi
2016/3214E., 2016/3473K., T.11.05.2016

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı
Başvuru Numarası: 2014/17143 Karar Tarihi: 01/03/2017

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi
2014/12605 E., 2016/11712 K., T. 20.12.2016
Mahkemesi: Ticaret Mahkemesi
TALEP: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

ÖZET : Davacının desteği ...'nın sürücüsü bulunduğu ... kamyon ile yapmış olduğu trafik kazasında vefat etmesi nedeniyle davacı, aracın ZMSS poliçesini düzenleyen davalı ... şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiştir.

KARAR: Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında, özellikle davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmasına, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’ na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı ... şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacı zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı ... şirketi sorumlu olacaktır.(HGK'nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK'nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar, HGK'nun 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 Esas-2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca)

HÜKÜM: Davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 20.12.2016 gününde Üye ...'ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY: 1-Dava, destek olan sürücünün tek yanlı yaptığı kaza neticesinde ölümü nedeniyle mirasçıları tarafından açılan tazminat davası olup davalı süresi içinde zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Her ne kadar trafik kazası sonucu ölüme/yaralamaya sebebiyet vermek bir haksız fiil ve haksız fiil zamanaşımı da TBK'nun 72.maddesinde düzenlenmiş ise de haksız fiilin, trafik kazasından kaynaklanması nedeniyle daha özel Yasa olan 2918 sayılı KTK'nın uygulanması gerekmektedir. 2918 sayılı KTK'nın 109/1.maddesi gereğince kural olarak zamanaşımı 2-10 yıldır. Ancak 2.fıkraya göre dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Bu madde uyarınca, eylemin suç teşkil etmesi yeterli olup, mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Eylemin suç teşkil edip etmediğini de kural olarak hukuk hâkimi belirleyecektir. Hiç kuşkusuz, hukuk hâkimi, ceza tertibine ilişkin olarak ceza hakimince verilen ve suçun işlendiğini ya da işlenmediğini kesinlikle tespit eden hükümle de bağlıdır. Somut olayda, tek yanlı trafik kazası 04.11.2007 tarihinde olmuş, dava ise 03.01.2013 tarihinde açılmıştır. Murisin direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde aracın devrilmesi sonucu gerçekleşen kaza neticesinde sürücü muris vefat etmiştir. Dosya içinde bulunan Bilirkişi Trafik Kaza Raporu ile takipsizlik kararı içeriğine göre kazaya etken başka bir araç veya başka bir unsur yoktur. HGK'nun emsal niteliğindeki 2014/17-2198 Esas-2015/1495 Karar sayılı kararında, sürücünün aracın frenlerinin arızalı olması nedeniyle aracı durduramayarak kendi ölümüne sebebiyet verdiği kazada sürücünün eylemi bir bütün olarak ele alındığında TCK 179/2.maddesinde tanımlanan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu kabul edilmiş, Daire kararı gibi tek yanlı trafik kazasında sürücünün ölmesi olayının ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğu kabul edilmemiştir. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun, taksirle işlenebilen bir suç olmayıp ancak kasten işlenebileceği göz önüne alındığında somut olayda, murisin direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu aracın devrilmesi ile gerçekleşen ölüm olayında taksirle ölüme sebebiyet verme suçu oluşmadığı gibi trafik güvenliğini tehlikeye düşürme suçu da oluşmamaktadır. Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinden öncelikle kararın bu nedenle bozulması gerekir. 2-Ayrıca, davalı ... şirketi kusursuz sorumlu olan işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenmiştir. Kusursuz sorumluluk hallerinde de tazminat tayin edilirken aksi belirtilmedikçe Borçlar Kanunu'nun kusura dayanan sorumluluk (TBK 49-76. md.) hükümleri uygulanır. Bu nedenle tazminatta indirime sebep olabilen TBK 51-52.maddeleri kusursuz sorumluluk hallerinde takdir edilecek tazminatlarda da indirim sebebi olabilecektir. Nitekim KTK'nın 86/2 maddesinde de işletenin sorumluluğuna bağlı olarak tazminat taktir edilirken zarar görenin kusurunun indirim sebebi olarak nazara alınacağı hükme bağlanmıştır. Destek tazminatı, destek olan adına ileri sürülen bir talep olmayıp, bağımsız bir talep ise de bizzat ölenin tazminat talep etmiş olması halinde ortaya çıkacak hukuki sonuçtan daha farklı bir hukuki durum yaratılamayacağından desteğin fiil ve davranışları, TBK 51 ve 52.maddeleri gereğince destek görenlerin tazminat talepleri bakımından göz önünde bulundurulmalıdır. Zarar gören destek, kendisi tazminat talep etme imkanına sahip olsaydı kusur sebebiyle tazminatta indirim yapılacak idiyse, destek görenler lehine takdir edilecek tazminatta da indirim yapılmalıdır. Nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenleri de etkilediği kabul ediliyorsa, desteğin tazminattan indirime sebep olacak davranışları da aynı şekilde destek görenlere yansır. Müterafik kusurun nazara alınmasının, destek tazminatının miras hukukundan bağımsız olmasına dayandırılması doğru olmamaktadır. Zira destek, kendi kusurlu hareketi ile ölümüne sebebiyet vermiş ise bu eylem hukuka aykırı olmadığı gibi teknik anlamda kusurda sayılmadığından ölümünden sorumlu tutulamayacak desteğin, destek olduğu kişilere karşı sorumluluğunun devam ettirilmesi anlamına gelir. Bu da destek görenlerin, mirasçılara karşı da bu talep hakkını yöneltmelerine imkân vermek gibi bir sonuca gider. Bu nedenlerle ister bizzat mağdur, isterse ölümü halinde diğer hak sahipleri bu haksız fiilden dolayı tazminat talep ettiklerinde, tazminat miktarının belirlenmesinde mağdurun (desteğin) müterafik kusurunun dikkate alınması gerektiği kanaatinde olduğumdan Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyorum.


Yargıtay 3. Ceza Dairesi
2016/6878 E., 2017/506 K. T. 23.01.2017
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi

ÖZET: Sanık müdafii dilekçesinde hükmü veren hâkimin 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ ile bağlantısı bulunması nedeniyle tutuklanıp meslekten ihraç edildiğini, yargılanmanın yenilenmesi gerektiğini belirtmiş ise de CMK’nın 311/1. maddesine göre ancak kesinleşmiş kararlara karşı yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunulabileceği ve kararın da henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.

KARAR: Sanık hakkında TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/1-c, 87/1-son, 29. maddelerine göre belirlenen 3 yıl 9 ay hapis cezasından TCK'nin 62. maddesine göre 1/6 oranında indirim yapılırken hesaplama hatası yapılarak 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası yerine 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezasına hükmedilmesi, aleyhe temyiz olmadığından, Anayasa Mahkemesi'nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı ibareler iptal edilmiş ise de, bu husus hükümlerin infazı aşamasında dikkate alınabileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.

HÜKÜM: Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 23.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 15. Dairesi
2016/3214E., 2016/3473K., T.11.05.2016
MAHKEME: İdare Mahkemesi

ÖZET: Özel hastanede Uz.Dr. olarak çalışan ve özel muayenehane açma talebinde bulunan davacının, SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşunda çalışan hekimlerin aynı zamanda 1219 sayılı kanunun 12. maddesi gereğince özel muayenehane açamayacağına ilişkin İl Sağlık Müdürlüğünün 25/07/2014 tarih ve 72354 sayılı işleminin iptali için iptal davası açılmıştır.

KARAR: İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nce, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen kararın, hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "kararın bozulması" başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasında; temyiz incelemesi sonucu Danıştay’ın, a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, b) Hukuka aykırı karar verilmesi c) Usul hükümlerine uyulmamış olunması sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı kuralına yer verilmiştir.

HÜKÜM: Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin reddine, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 27/11/2015 tarih ve E:2014/2006; K:2015/2536 sayılı kararının ONANMASINA, dosyanın Mahkemesine gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Genel Kurul Kararı
Başvuru Numarası: 2014/17143
Karar Tarihi: 01/03/2017

BAŞVURUNUN KONUSU: Başvuru, bir gazetenin İnternet haber arşivinde erişilebilir durumda olan haber ve yayınlar ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesinin şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

OLAY: Başvurucu; gerçeğe aykırı veya uydurma haber olduğunu ileri sürmediği 1999 yılında hakkında yapılan bir yargılamaya ilişkin haberin hâlen arşivde yer alması ve İnternet üzerinden habere kolayca ulaşılabilir olması nedenleriyle özel ve iş hayatının olumsuz etkilendiğini, itibarının zedelendiğini iddia etmiştir. Başvurucu, bu iddialarını 22/7/2013 tarihli ve 2013/5653 numaralı bireysel başvurusunda da dile getirmiştir. Anayasa Mahkemesi, anılan başvuruyu 3/3/2016 tarihinde Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar vererek sonuçlandırmıştır. Başvurucu, ihlal kararı ile sonuçlanan başvurusunda incelenen bu başvurusuna konu olaya ilişkin olarak sadece 1999 tarihinde yapılan habere değil 1998 yılında yapılan habere ilişkin de şeref ve itibarının zedelendiğini de ileri sürmüştür. İki başvuruda İnternet arşivinde haber içeriğini yayımlayan basın kuruluşları ve erişimin engellenmesi talep edilen derece mahkemeleri farklıdır. Öte yandan her iki başvuru açısından İnternet arşivindeki haberin içeriği, başvurucunun 1998 ve 1999 yıllarında uyuşturucu kullandığı iddiası ile yürütülen aynı ceza kovuşturması neticesinde adli para cezası almasına neden olan olaya ilişkindir. Ayrıca her iki başvuruda da şikâyetler aynı şekilde kaleme alınmış aynı hususları kapsamaktadır. Başvurucu 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı başvurudan farklı olarak mevcut başvuruda herhangi bir iddia ileri sürmemiştir. Dolayısıyla mevcut başvurunun, Anayasa Mahkemesinin 3/3/2016 tarihli ve 2013/5653 numaralı kararının içeriğinden farklı bir yönü bulunmamaktadır. Başvurular arasındaki tek fark aynı haberin farklı gazetelerin İnternet arşivlerinde yayımlanmasıdır.

KARAR: belirtildiği gibi başvurucunun aynı içerikli şikâyetlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi 3/3/2016 tarihinde, başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Her ne kadar mevcut başvuruda, başvurucu farklı bir gazetenin İnternet arşivindeki habere ilişkin olarak farklı bir mahkemeden içeriğe erişimin engellenmesini talep etmiş ise de şikâyete konu haber içeriği aynıdır. Bununla birlikte başvurucunun anılan kararda ileri sürdüğü aynı yöndeki iddialarına ilişkin olarak Bakırköy 5. Sulh Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararından önce talebin reddine karar vermiştir. Bu karara rağmen, Anayasa Mahkemesinin anılan kararını referans alarak başvurucunun yetkili yargı mercilerinden tekrar içeriğe erişimin engellenmesini talep edebileceğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu itibarla başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden kalmadığı anlaşılmıştır.

HÜKÜM: Açıklanan gerekçelerle, kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle DÜŞMESİNE, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 1/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.