img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi
2017/1499 E., 2017/1552 K., T. 19.02.2017

Yargıtay 19. Ceza Dairesi
2017/1483E., 2017/1638 K., 27.02.2017

Danıştay 12. Daire
2016/8855 E., 2017/461 K., T. 23.02.2017

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/17825
Karar Tarihi: 06.04.2017

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi
2017/1499 E., 2017/1552 K., T. 19.02.2017
Mahkemesi: Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)
TALEP: Kredi Masraflarının İadesi

ÖZET: Tüketici sorunları hakem heyetinin bir uyuşmazlığa bakabilmesi için taraflardan birisinin tüketici olması gerekir. Ticari taşıt kredisi ve genel kredi tüketici işlemi sayılamayacağı için tüketici sorunları hakem heyetinin ticari kredi ile ilgili uyuşmazlıkla ilgili olarak karar verme yetkisi bulunmamaktadır.

KARAR: Davacı, davalının bankadan genel kredi sözleşmesi ile kredi kullandığını, kredinin kullanımı sırasında kendisinden alınan masrafın iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat ettiğini, Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığı'nın 11.08.2014 tarih ve 2014/1825 sayılı kararı ile masrafın davalıya iadesine karar verildiğini, masraf alınan kredinin Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin görev alanına girmediğini ileri sürerek kararın iptalini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Davacı eldeki davada; davalının genel kredi sözleşmesine istinaden kredi kullandığını, kendisinden alınan masrafın tüketici sorunları hakem heyeti tarafından davalıya iadesine karar verildiğini ileri sürerek hakem heyeti kararının iptalini istemiştir. Taraflar arasında, 11.06.2013 tarihinde ticari taşıt kredisi, 05.06.2012 ve 22.03.2013 tarihlerinde ise genel nakdi ve gayrinakdi kredi sözleşmesi imzalandığı hususu uyuşmazlık konusu değildir.

Uyuşmazlık; genel kredi sözleşmesi ve ticari taşıt kredisi nedeniyle alınan masraflarla ilgili olarak tüketici sorunları hakem heyetinin karar verme yetkisinin bulunup bulunmadığı hususundadır.

Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği'nin 5/1.maddesine göre; Tüketiciler ile satıcı ve sağlayıcılar arasında çıkan uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla veya tüketici mahkemelerinde delil olarak ileri sürülebilecek kararları almak üzere il ve ilçe merkezlerinde hakem heyetleri kurulur.

Buna göre; tüketici sorunları hakem heyetinin bir uyuşmazlığa bakabilmesi için taraflardan birisinin tüketici olması gerekir. Ticari taşıt kredisi ve genel kredi tüketici işlemi sayılamayacağı için tüketici sorunları hakem heyetinin ticari kredi ile ilgili uyuşmazlıkla ilgili olarak karar verme yetkisi bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile, Giresun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.04.2015 tarih ve 2014/338 Esas 2015/333 Karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, 08/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 19. Ceza Dairesi
2017/1483E., 2017/1638 K., 27.02.2017
Mahkemesi: Asliye Ceza Mahkemesi
Talep: Kanun Yararına Bozma

ÖZET: Anılan suçla korunan hukuki değer ve suçun mağduru ile zincirleme suçun hukuki niteliği karşısında, sanığın, seyirden yasaklama tedbirinin gereği olarak yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı müsabakanın (futbol) başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine birer hafta arayla üç kez başvurma yükümlülüğünü yerine getirmediği her eylem bağımsız birer suç olmakla birlikte sanığın eylemleri tek bir iddianameye konu olması nedeniyle zincirleme tek suç olarak kabul edilmeli ve belirlenen temel ceza üzerinden TCK'nın 43/1 maddesi uyarınca artırım yapılmalıdır.

KARAR: Sanık hakkında taraftarı olduğu takımın antrenman ve müsabakalarını izlemekten koruma tedbiri olarak yasaklama kararı verildiği, tuttuğu takımın spor müsabakasından bir saat önce ve bir saat sonra polis merkezi amirliğine başvurması gerektiği konusunda bu yasaklama kararı ile birlikte kendisine tebligat yapılmasına rağmen, sanığın iddianamede belirtilen tarihlerde polis merkezi amirliğine başvurmadığı, sanığın yukarıda anlatılan söz konusu bu eylemleri hakkında, zincirleme suç hükümleri uygulanarak 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesine göre verilecek cezadan artırım yapılması gerekirken, her bir ihlal ayrı eylem kabul edilerek, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunmuştur.

6222 sayılı Kanun'un 18/9. maddesinde öngörülen suçla korunan hukuki değer, faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, bu yolla kişilerin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izlemesi ve dolayısıyla kamu güvenliğinin sağlanması olup, suçun mağduru ise, soyut tehlikeye maruz kalan toplumun bireyleridir.

Sanık hakkında yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğünün birden fazla ihlali halinde, Yerel Mahkemece; suç ve iddianame tarihleri gözetilmek suretiyle, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında TCK'nın 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu bulunmaktadır.

Ortada birden çok suç (ihlal) bulunmasına karşın, faile tek ceza verilen hallerden biri de zincirleme suç adı verilen durumdur. Zincirleme suçu oluşturan suçlardan her biri başlı başına bir suçtur. Kanun, faildeki "bir suç işleme kararı" dan kaynaklanmış olmaları nedeniyle bunları tek suç saymakta ve faile tek ceza vermektedir.

İncelenen dosyada, 29/01/2015 tarihinde Gençlerbirliği – Cizrespor futbol takımları arasında yapılan spor müsabakası öncesinde sanığın stadyum dışarısında 6222 sayılı Kanun'un 15/1. maddesi kapsamında spor alanlarına usulsüz seyirci girişi eylemi sonrası başlatılan soruşturma gereğince derhal uygulamaya konulan spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri gereğince yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu Gençlerbirliği takımının birer hafta ile katıldığı üç futbol müsabakasının başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğünü ihlal ettiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 04/01/2016 tarihli ve 2015/143306 soruşturma numaralı iddianame ile kamu davası açılmıştır.

Bu halde, anılan suçla korunan hukuki değer ve suçun mağduru ile zincirleme suçun hukuki niteliği karşısında, sanığın, seyirden yasaklama tedbirinin gereği olarak yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı müsabakanın (futbol) başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine birer hafta arayla üç kez başvurma yükümlülüğünü yerine getirmediği her eylem bağımsız birer suç olmakla birlikte sanığın eylemleri tek bir iddianameye konu olması nedeniyle zincirleme tek suç olarak kabul edilmeli ve belirlenen temel ceza üzerinden TCK'nın 43/1 maddesi uyarınca arttırım yapılmalıdır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Yerel Mahkeme kararının 5271 sayılı CMK'nın 309/4-d maddesi uyarınca bozulmasına, bozma gereği yeniden uygulama yapılarak, hükümlerdeki uygulamaların çıkarılmasına, sanığın, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun'un 18/9. maddesi gereğince 25 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, tayin olunan cezanın 5237 sayılı TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında arttırılması suretiyle 31 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, 5237 sayılı TCK'nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılmak suretiyle 25 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, anılan Kanunun 52/2. maddeleri uyarınca belirlenen gün sayısının bir gün karşılığı olarak takdir edilen 20 TL ile çarpılması suretiyle 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen bırakılmasına, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 12. Dairesi
2016/8855 E., 2017/461 K., T. 23.02.2017
MAHKEME: İdare Mahkemesi
TALEP: Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu işleminin iptali

ÖZET: Davacının eyleminin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla birlikte, 657 sayılı Kanun'un 125/E-(f) maddesinde yer alan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile bu bağlamda "fiili tecavüz" olarak nitelendirilen eylem arasında adil bir dengenin bulunmadığı açık olduğundan, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR : Dava; müdür yardımcısı olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-(f) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesince, soruşturma raporunda yer alan ifade ve belgelerden davacının iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunduğu iddiası sübuta erdiğinden, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-(f) maddesinde; "Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak" fiili, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; müdür yardımcısı olarak görev yapan davacı hakkında, koridorda ilkokul müdürüne tokat attığı ve tekmelediği yönündeki müdürün olay günü verdiği şikayet dilekçesi üzerine başlatılan soruşturma sonucunda düzenlenen Soruşturma Raporunda; davacının bahse konu eyleminin sübut bulduğu, belirtilen fiilinin ise "iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak eylemi" kapsamında olduğu değerlendirilerek davacı hakkında 657 sayılı Kanun'un 125/E-(f) maddesi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası yönünde teklif getirildiği, bu doğrultuda Milli Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu'nun işlemi ile davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılması üzerine, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Soruşturma raporunda yer alan ifadeler incelendiğinde; olayın tarafları dışında 11 kişinin ifadelerinin alındığı, bahse konu darpa maruz kalan ilkokul müdürünün olay anında yanında bulunan aynı okulun müdür yardımcısı ve olay esnasında dersten çıkan bir öğretmeninin, davacının müdürü tekmelediği yönünde beyanda bulunmalarına karşın, genel olarak ifadelerine başvurulanların olay anında gürültü duydukları, fiili tecavüz görmedikleri yönünde beyanda bulundukları, davacı ile davacının şahit gösterdiği iki kişinin ifadelerinden ise, davacının müdürü iterek yere düşürdüğü anlaşılmaktadır.

Kanun koyucu, hukuk devletinde kamu hizmetlerinin uyum ve düzen içinde yürütülmesini sağlamak amacıyla hizmeti sunan kamu görevlileri için disiplin düzenlemeleri içeren kurallar öngörebilir ve bu kurallara uyulmasını temin etmek amacıyla çeşitli disiplin yaptırımları benimseyebilir. Ancak disipline konu eylemler ile yaptırımlar arasında adil bir dengenin gözetilmesi de hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Eylem ile yaptırım arasında bulunması gereken adil denge, “ölçülülük ilkesi” olarak da adlandırılmakta ve bu ilkenin alt ilkelerini de elverişlilik, zorunluluk ve orantılılık ilkeleri oluşturmaktadır.

“Elverişlilik ilkesi”, öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç için elverişli olmasını, “zorunluluk ilkesi” öngörülen yaptırımın ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmasını ve “orantılılık ilkesi” ise öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında olması gereken orantıyı ifade etmektedir.

Bu durumda; davacının eyleminin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla birlikte, 657 sayılı Kanun'un 125/E-(f) maddesinde yer alan Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile bu bağlamda "fiili tecavüz" olarak nitelendirilen itme eylemi arasında adil bir dengenin bulunmadığı açık olduğundan, davacının Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 23/02/2017 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
MAHKEMESİ: Asliye Hukuk Mahkemesi
TALEP: Alacak Davası

ÖZET: Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır.

KARAR: Başvurucu, 1993 yılında Tekel Genel Müdürlüğüne sattığı tütün ürününün bedelini alamadığını ileri sürerek 14/4/1995 tarihinde alacak davası açmıştır. Yerel Mahkeme 18/4/2014 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar vermiştir. Karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 8/12/2014 tarihli ilamı ile onanmıştır. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 16/4/2015 tarihli ilamı ile reddedilmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan araştırmada başvurucu Mehmet Kazım Aşkın'ın 4/7/2011 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.

Başvurucu, Tekel Genel Müdürlüğü aleyhine açtığı alacak davasında yargılamanın uzun sürdüğünü ve uzun süren yargılama nedeniyle davanın ekonomik değerinin kalmadığını belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi gereği başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında ilgilinin 2.000 Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.

Bu kapsamda özellikle Mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir.

Başvuru konusu olayda, UYAP üzerinden yapılan araştırmada yargılama devam ederken başvurucu Mehmet Kazım Aşkın'ın 4/7/2011 tarihinde vefat ettiği tespit edilmiştir. Başvurucu vekili tarafından 14/11/2014 tarihinde başvurucunun makul sürede yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuru yapılmış, başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmemiştir.

Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır

Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat eden başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

Bu durumda başvurucu vekili aleyhine Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.

Başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle reddine, yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına, 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca başvurucu vekilinin 2.000 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına, kararın bir örneğinin Türkiye Barolar Birliğine ve başvurucu vekilinin mensubu olduğu baroya gönderilmesine 06.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.