img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
2017/11899 E.-2017/7826K.T. 29.05.2017

Yargıtay 1. Ceza Dairesi
2017/369 E.-2017/1394 K.T. 25.04.2017

Danıştay 13. Daire Başkanlığı
2017/985 E.- 2017/1443 K.T. 09/05/2017

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm
E.2016/182
K.2017/111
T. 14/06/2017

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
2017/11899 E.-2017/7826K.T. 29.05.2017
Mahkemesi: İcra Hukuk Mahkemesi
KONU: Boşanma ilamı kesinleşmeden nafaka hariç diğer alacak kalemlerinin talep edilemeyeceği

ÖZET: Borçlu vekili, icra takibinin dayanağı boşanma ilamı kesinleşmeden nafaka hariç diğer alacak kalemlerinin talep edilemeyeceğini, işlemiş ve işleyecek faize itiraz ettiklerini belirterek icra emri ve takibin iptalini talep etmiştir.

KARAR: Mahkemece, takibin dayanağı ilamın maddi ve manevi tazminata ilişkin kısmının ilam kesinleşmeden icra takibine konu edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile icra emrinden maddi ve manevi tazminat talebi ile bunlara işletilmiş faiz ve ücreti vekaletin çıkartılmasına, icra emrinin bu şekilde düzeltilmesine karar verilmiş olup hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.

HUMK'nun 443/4.(HMK'nun 367/2.) maddesi gereğince aile ve şahsın hukuku ile ilgili hükümler kesinleşmedikçe takibe konu edilemez. Ayrıca, boşanma kararının "eklentisi" olan alacak kalemleri de aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir.

Somut olayda takip dayanağı ilamda; hükme bağlanan maddi-manevi tazminat ve diğer alacaklar ilamın ferileri niteliğinde olup boşanma hükmünün kesinleşmesi ile takibe konulabilir hale gelirler.

Bu durumda boşanma hükmünün 18.03.2015 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle feri kalemler yönünden 13.07.2015 tarihinde yapılan takipte bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

O halde, mahkemece diğer şikayet nedenlerinin incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptali doğru olmamıştır.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Yargıtay 1. Ceza Dairesi
2017/369 E.-2017/1394 K.T. 25.04.2017
Mahkemesi: Ağır Ceza Mahkemesi
KONU: Ceza verilmesine dayanak raporlar arasındaki çelişki dolayısıyla bozma

ÖZET: Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık ...’nın, mağdur ...’e karşı eyleminin sübutu kabul ve takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiştir.

KARAR: 1- Sanık hakkında Kocaeli Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 14/03/2014 tarihli raporu ile Adli Tıp 4. İhtisas Kurulu’nun 09/03/2015 tarihli raporlarında, sanıkta ceza ehliyetini azaltacak veya ortadan kaldıracak ölçüde akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulgusu tespit edilmediği, işlediği bildirilen bıçakla adam öldürmeye teşebbüs suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabildiği, bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğundan ceza ehliyetinin tam olduğunun belirtilmesine karşın, Bakırköy Prof.Dr. Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 01.10.2014 tarihli raporunda, sanığın işlediği iddia edilen "kasten öldürmeye teşebbüs" suçu esnasında "Atipik Psikoz" denilen psikiyatrik hastalığın etkisinde olduğu, işlediği öne sürülen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu, dolayısıyla işlediği öne sürülen suça yönelik ceza sorumluluğunun olmadığının belirtilmesi karşısında sanığın cezai ehliyet ikonusunda düzenlenen raporlar arasında çelişki bulunduğundan, sanığın dosyası ile birlikte Adli Tıp Kurumuna gönderilerek Adli Tıp Genel Kurulunda muayenesi yapıldıktan sonra aldırılacak rapora göre hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik inceleme ile hüküm kurulması,

2-Adli Emanetin 2014/361 sırasında kayıtlı bulunan bıçağın dosya içeriğine göre sahibi olan ...’a iadesi yerine müştekiye iadesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 25/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Danıştay 13. Daire Başkanlığı
2017/985 E.- 2017/1443 K.T. 09/05/2017
MAHKEME: İdare Mahkemesi
KONU: Karar Düzeltme

ÖZET: Dava, İskenderun Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından 28.08.2015 tarihinde açık ihale usulüyle gerçekleştirilen "Hatay İli İskenderun İlçesi Belediyesi Sınırlarında 6306 sayılı Kanun Kapsamında Rezerv Alan İlan Edilen Alan İçerisinde Yapım İşine Ait Projelerin ve İhale Dokümanlarının Hazırlanması Hizmet Alımı" ihalesinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; İskenderun Belediyesi tarafından tesis edilen 28.08.2015 tarihli ihale kararının, davacının doğrudan tüzel kişiliğinin hak ve menfaatlerini etkilemediği gibi, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesinin de davacıya hukuken böyle bir hak tanımayacağı açık olduğundan, dava konusu işlemle ...'nın menfaat ilgisinin bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Sürelerle ilgili genel esaslar" başlıklı 8. maddesinde, sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı; tatil günlerinin sürelere dâhil olduğu, sürenin son gününün tatil gününe rastlaması hâlinde, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı kurala bağlanmıştır.

KARAR: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Sürelerle ilgili genel esaslar" başlıklı 8. maddesinde, sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı; tatil günlerinin sürelere dâhil olduğu, sürenin son gününün tatil gününe rastlaması hâlinde, sürenin tatil gününü izleyen çalışma gününün bitimine kadar uzayacağı kurala bağlanmıştır.2577 sayılı Kanun'a 6545 sayılı Kanun'un 18. maddesiyle eklenen ve 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren ''İvedi yargılama usulü'' başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı, 2. fıkrasının (g) bendinde; ivedi yargılama usulünde verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Aynı Kanun'un 48. maddesinin 6. fıkrasında, temyizin kanuni süre geçtikten sonra yapılması hâlinde kararı veren mahkeme, ilk derece mahkemesi olarak davaya bakan Danıştay dairesinin temyiz isteminin reddine karar vereceği; 7. fıkrasında ise, temyizin kanuni süre içinde yapılmadığının dosyanın gönderildiği Danıştay'ın ilgili dairesi ve kurulunca saptanması hâlinde de 6. fıkrada sözü edilen kararın daire ve kurulca kesin olarak verileceği kurala bağlanmıştır.

Öte yandan, sürelerin kamu düzenine ilişkin ve usul hukukunu ilgilendiren bir nitelik taşıdığı dikkate alındığında sürelerin geçirilip geçirilmediği hususunun idari yargı mercilerince re'sen araştırılması zorunluluğu bulunduğu, ayrıca idari yargı mercileri tarafından kanun yoluna başvuru süresinin doğru, kanun yolunun ise yanlış gösterilmiş olmasının, kanun yoluna başvuru süresinin işlemeye başlaması bakımından bir engel teşkil etmeyeceği de açıktır.

Dosyanın incelenmesinden; İskenderun Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından 28.08.2015 tarihinde açık ihale usulüyle gerçekleştirilen "Hatay İli İskenderun İlçesi Belediyesi Sınırlarında 6306 sayılı Kanun Kapsamında Rezerv Alan İlan Edilen Alan İçerisinde Yapım İşine Ait Projelerin ve İhale Dokümanlarının Hazırlanması Hizmet Alımı" ihalesinin iptali istemiyle açılan davada, Hatay İdare Mahkemesi'nin 31.08.2016 tarih ve E:2016/928, K:2016/667 sayılı kararıyla " ...davanın ehliyet yönünden REDDİNE... kararın tebliğini izleyen günden itibaren 15 gün içinde Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 2. İdare Dava Dairesine istinaf yolu açık olmak üzere..." karar verildiği, kararın davacıya 23.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği, bu karara karşı en geç 10.10.2016 (08.10.2016 Cumartesi günü olduğu için) tarihinde başvuruda bulunulması gerekirken, kararda belirtilen 15 günlük süre geçirildikten sonra, 24.10.2016 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile istinaf isteminde bulunulduğu, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı Gaziantep 2. İdare Dava Dairesi'nin 27.02.2017 tarih ve E:2016/983, K:2017/658 sayılı kararıyla uyuşmazlığın konusunun ihale kararına ilişkin olduğu, 2577 sayılı Kanun'un 20/A. maddesinde belirtilen ivedi işlerden olduğu gerekçesiyle uyuşmazlığın Bölge İdare Mahkemesi'nde incelenmesine olanak bulunmadığından davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun görev yönünden reddine ve dosyanın Danıştay Başkanlığı'na iletilmek üzere Hatay İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Davaya konu uyuşmazlığın, İskenderun Belediyesi tarafından tesis edilen 28.08.2015 tarihli ihale kararından kaynaklandığı, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesi uyarınca ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinin ivedi yargılama usulüne tabi olduğu, verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde temyiz yoluna başvurulması gerektiği açık olup, her ne kadar Mahkeme tarafından temyize konu kararda 15 gün içinde istinaf yoluna başvurulması gerektiği belirtilmiş ise de, kanun yoluna başvuru süresinin kamu düzenine ilişkin olduğu ve Mahkeme kararında kanun yoluna başvuru süresinin açık bir şekilde 15 gün olarak gösterildiği dikkate alındığında, kararda belirtilen 15 günlük süre içinde davacının kanun yoluna başvurmayarak, bu süre geçirildikten sonra 24.10.2016 tarihinde kanun yoluna başvurduğu anlaşıldığından davacının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle incelenmesi mümkün değildir.

Açıklanan nedenle; TEMYİZ İSTEMİNİN SÜRE AŞIMI NEDENİYLE REDDİNE, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, dosyanın Hatay İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun'un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (h) bendi ve 48. maddesinin 7. fıkrası uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 09.05.2017 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm
E.2016/182
K.2017/111
T. 14/06/2017
MAHKEMESİ: Danıştay 16.Daire
KONU: 11.11.1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 56. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…, disiplin cezaları…” ibaresinin, Anayasa’nın 38. ve 128. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.

ÖZET:Başvuru kararında özetle, itiraz konusu kuralda TRT personelinin hangi fiillerine, hangi disiplin cezalarının verileceği hususunun yönetmelikle düzenlenmesinin öngörüldüğü, kamu görevlisi olan TRT mensupları için disiplin işlemleri konusunda getirilmiş kanuni bir güvencenin bulunmadığı, disiplin uygulamalarıyla ilgili genel ilkelerin kanunla belirlenmediği belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 38. ve 128. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

KARAR: Anayasa’ya Aykırılık Sorunu

İtiraz konusu kuralda, TRT personelinin disiplin cezaları ile ilgili konunun personel yönetmeliğinde düzenleneceği öngörülmektedir.

Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında, "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." denilmek suretiyle memurlar ve diğer kamu görevlileri, özlük hakları bakımından yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin ve bu kapsamda yer alan TRT personelinin statü haklarını doğrudan etkileyen disiplin işlemlerinin "diğer özlük işleri" kavramı kapsamına girdiğine kuşku bulunmamaktadır.

Kanuni düzenleme ilkesi, düzenlenen alanda temel ilkelerin kanunla konulmasını ve çerçevenin kanunla çizilmesini ifade etmektedir. Bu niteliği taşıyan bir yasal düzenleme ile uzmanlık ve teknik konulara ilişkin ayrıntıların belirlenmesi konusunda yürütme organına yetki verilmesi, kanuni düzenleme ilkesine aykırılık oluşturmaz.

Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında, "Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz." denilerek "suçun kanuniliği" ilkesi; üçüncü fıkrasında da "Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur." ifadesine yer verilerek "cezanın kanuniliği" ilkesi getirilmiştir. Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan "suçta ve cezada kanunilik" ilkesi uyarınca, hangi eylemlerin yasaklandığı ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesi, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olması gerekmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri gerektiği düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmaktadır.

Anayasa’nın 38. maddesinde idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından, her ikisi de bu maddede öngörülen ilkelere tabidir. Adli ve idari suçlarda davranış normlarına aykırı ve haksızlık teşkil eden bir fiille, kanun koyucunun koruma altına aldığı bir hukuki değerin ihlali söz konusu olup adli ve idari cezaların her ikisi de cebir içermektedir.

Korunan hukuki değer ile ihlalin neden olduğu hukuki sonuçların aynı olmaması ise idari suç ve cezalar ile adli suç ve cezalar arasındaki temel farklılığı oluşturmaktadır. Adli para cezalarından daha yüksek miktarlarda idari para cezalarının verilebilmesine olanak tanıyan düzenlemeler de bulunmakla birlikte adli suçlar için öngörülen cezaların idari suçlar için öngörülen cezalardan genellikle daha ağır olması, hürriyeti bağlayıcı cezaların kural olarak adli suçlar yönünden geçerli olabilmesi, idari suçlarda kanun koyucunun daha az önem atfettiği bir hukuki değerin ihlal edilmesi ve öngörülen yaptırımın da genellikle idari bir makam tarafından idari usuller izlenerek uygulanması nedeniyle Anayasa’nın 38. maddesindeki ilkelerin aynı boyut ve kapsamıyla idari suçlara da uygulanması, işin mahiyetine uygun düşmemektedir. Bu bağlamda, yasama organının ağır işleyen yapısı ile ekonomik ve teknik hayatın hızla değişen ve gelişen şartları gözetilerek, suç ve cezalarda kanunilik ilkesinin idari suçlar yönünden daha esnek uygulanması gerekmektedir.

Buna karşılık, "suçta ve cezada kanunilik" ilkesinin daha esnek uygulandığı idari suçlar yönünden de suç ve cezalara ilişkin düzenlemelerin yalnızca kanun metninde yer alması yeterli değildir. Anayasa Mahkemesinin 14.1.2015 tarihli ve E.2014/100, K.2015/6 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, söz konusu düzenlemelerin içerik bakımından da belirli amacı gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu açıdan kanunun metni, bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine imkân verecek düzeyde kaleme alınmış olmalıdır. Bu nedenle, belirli bir kesinlik içinde kanunda hangi fiile hangi hukuksal yaptırımın bağlandığının bireyler tarafından bilinmesi ve eylemlerin sonuçlarının öngörülebilmesi gerekir.

. Disiplin cezaları, kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesini sağlamak amacıyla öngörülmüş, yapma veya yapmama biçiminde beliren davranış kurallarının ihlali hâlinde uygulanan, yasal olarak düzenlenmiş idari yaptırımlardır. Kamu hizmetlerini yürütenlerin görev, yetki ve sorumlulukları kamu hizmeti ve hizmet gerekleri ile sınırlandırılmış, bu sınırlar dışına çıkanların ise disiplin cezaları ile cezalandırılmaları ilgili kanunlarda öngörülmüştür.

TRT personelinin disiplin suçları ve cezaları, Anayasa’nın yukarıda yer alan hükümleri gereğince kanunla düzenlenmesi öngörülen hususlar arasında yer almaktadır.

Kanun’da; disiplin suçları, disiplin cezalarının türleri, disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullar, disiplin cezalarında zamanaşımı, karar verme süreleri, disiplin cezalarına itiraz, savunma hakkı, disiplin cezalarının uygulanma şekli ve disiplin cezalarının silinmesi biçimindeki disiplin hukukuna ilişkin hususlara dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, disiplin cezalarıyla ilgili konuların yönetmelikle belirlenmesini öngören kuralda herhangi bir ölçüte de yer verilmemiştir. Bu hâliyle disiplin suç ve cezaları konusunda TRT personeli için getirilmiş kanuni bir güvence bulunmamaktadır. İtiraz konusu kural, disiplin suç ve cezalarıyla ilgili genel ilkeleri ortaya koymamakta, çerçeveyi çizmemekte, disiplin cezalarını ve cezaları gerektiren eylemleri genel hatlarıyla da olsa belirlememektedir.

Belirtilen niteliği nedeniyle disiplin cezaları ile ilgili konuların, düzenlenecek yönetmelikle belirlenmesini öngören itiraz konusu kural, yaptırım türlerini ve yaptırım konusu eylemleri yasal düzeyde belirlememekte ve bireylerin hangi somut fiil ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını belirli bir açıklık ve kesinlikte öngörebilmelerine yasal çerçevede imkân tanımamaktadır. Bu yönüyle kural, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen “suçta ve cezada kanunilik” ilkesine ve Anayasa’nın 128. maddesinin ikinci fıkrasında hükme bağlanan “kanuni düzenleme” ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 38. ve 128. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.

IV- İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜĞE GİRECEĞİ GÜN SORUNU

Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte, 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak, Mahkemenin gerekli gördüğü hâllerde, Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.

11.11.1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 56. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…, disiplin cezaları…” ibaresinin iptal edilmesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluk kamu yararını ihlal edecek nitelikte görüldüğünden, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.

V- HÜKÜM

11.11.1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 56. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…, disiplin cezaları…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, iptal hükmünün, Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrası gereğince, KARARIN RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANMASINDAN BAŞLAYARAK BİR YIL SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE, 14.6.2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

NASIL ÇALIŞIR?

Otobil'inizi akaryakıt satış görevlisine gösterin. Akaryakıt satış görevlisi sisteme otobilinizi okuttuktan sonra otomatik olarak BaroKart’ ınız içerisinde bulunan bakiyenizden akaryakıt tutarı düşecek ve size sağlanan avantaj anında BaroKart'ınıza yansıtılacaktır.

Başvuru yapmak için tıklayınız.