img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
2017/10505 E. ,2017/4703 K.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2017/18551 E.2017/19605 K.

Danıştay 14. Daire Başkanlığı
Esas No: 2017/398.
Karar No: 2017/3052

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm
Başvuru Numarası: :2014/11855
Karar Tarihi: 13.09.2017

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi
2017/10505 E. , 2017/4703 K.
Mahkemesi: Aile Mahkemesi

ÖZET : Dava dilekçesinde; davacı ile davalı ...’nin evlilik dışı ilişkilerinden 10/04/2002 doğumlu....n adlı çocuklarının olduğu, .... davacının annesi ve babası üzerine kaydedildiği, bu sebeplerle 10/04/2002 doğumlu ....n’ın davacı ile soy bağının tespitiyle nüfustaki kayıtlarının düzeltilmesine karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece, davanın soybağının reddine ilişkin olduğu ve Türk Medeni Kanunu'nun 289 vd. maddelerinde belirtilen hak düşürücü süreler geçtiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Verilen karar Yargıtay Hukuk Dairesinin 12.01.2016 gün 2015/6207 Esas 2016/231 Karar sayılı ilamı ile bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmesine karar verilmesi üzerine, anılan direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiştir.

KARAR : Yargıtay 18 Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine, "Davanın hak düşürücü süre yönünden reddine,” denilmek suretiyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki yaratılmıştır. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki bu çelişki mahkemelere olan güveni sarsmaktadır.

Gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK md.298/2).

6100 sayılı HMK'nun 298/2. maddesine göre, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.

Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki uyumsuzluk mahkemelere olan güveni sarsar. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karardır. Gerekçeli karar ile kısa kararın uyumlu olması gerekir. Bu konuya ilişkin 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; “1-Kısa kararla gerekçeli kararın aykırı olması bozma nedenidir. 2-Yerel mahkeme bozmadan sonra önceki kısa karara bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydıyla hakimin vicdani kanaatine göre karar verebilir.” denilmiştir. Hüküm, bu nedenleHMK'nun 298/2. maddesine, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olarak tesis edilmiştir. Bu açıklamaya göre, usulüne uygun olarak verilmiş bir direnme kararının bulunmadığı kabul edilmelidir. Mahkemece yapılacak iş, HMK. 294, 297 ve 298. maddelerine uygun şekilde, tefhim edilen kısa karara uygun gerekçeli karar ve buna uygun hüküm oluşturmak olup buna aykırı direnme kararı usul yönünden bozulmalıdır.

Kabule göre de;

Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.

6100 sayılı HMK’nun 294. maddesinin 3 fıkrasında ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.

Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.

Nitekim Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 19.6.1991 gün 323-391 sayılı; 10.09.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün 981-936 sayılı; 23.01.2008 gün 29-4 sayılı; 05.10.2011 gün 607-604 kararları).

Mahkemece, kısa kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece “Yargıtay ....Hukuk Dairesinin bozma ilamına direnilmesine” denilmekle yetinilmiş, dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı nitelikleri haiz kısa karar oluşturulmamıştır.

Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, 6763 sayılı Yasa'nın 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK'na eklenen geçici 4/1.maddesi uyarınca direnme kararını denetleyen Dairemiz tarafından incelenebilecek nitelikte direnme hükmü de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.

Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.

Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa kararı usul ve yasaya uygun değildir.


Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2017/18551 E.2017/19605 K.

ÖZET : Hakaret suçundan müşteki şüpheli ...., hakaret ve sair tehdit suçlarından müşteki şüpheliler ... ve ..., hakaret, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs suçlarından müşteki şüpheli ... ve kasten yaralama suçundan şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 27/06/2016 tarihli ve 2016/17046 soruşturma, 2016/10369 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki .... tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii Denizli 1.Sulh Ceza Hakimliğinin 20/09/2016 tarihli ve 2016/2543 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığınca yasa yararına bozulmasının istenilmesi üzerine,

KARAR : 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu,

Müşteki şüphelilerin diğer müşteki şüpheli ...’a yönelik, müşteki şüpheli ...’ın da diğer müşteki şüpheliler ...., ... ve ...’ya yönelik gerçekleştirdikleri iddia edilen eylemlere ilişkin şüphelilerin ifadelerinin alınması haricinde hiç bir soruşturma işlemi yapılmadan, özellikle olayın meydana geldiği yer itibariyle mahalle esnaflarının görgüye dayalı beyanları saptanmadan eksik soruşturmaya dayalı müşteki şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verildiği dikkate alındığında, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapılmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Müşteki şüpheliler haklarında, hakaret, tehdit, yaralama ve yaralamaya teşebbüs suçlarından yapılan soruşturma sonucunda, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığının 27/06/2016 tarihli kararı ile, delil yetersizliğinden takipsizlik kararı verildiği, takipsizlik kararının müşteki sanıklara yöntemince tebliğ edildiği, müşteki .....'ın, şüpheli ...'ın kendisine yönelik işlediği iddia edilen hakaret, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs eylemleri ile şüpheli ...'ın yine kendisine yönelik işlediği iddia edilen ancak herhangi bir karar verilmediği anlaşılan yaralama eylemi yönünden karara süresinde itirazı üzerine, merci Denizli 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 20/09/2016 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verildiği, kesin olan bu karara karşı müştekinin eksik soruşturma yapıldığına ilişkin müracaatı üzerine, şüpheli ... hakkında hakaret, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs ile sanık ... hakkında yaralama suçları yönünden Kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

Şüpheli ... hakkında müşteki ....'a yönelik gerçekleştirdiği iddia edilen ancak herhangi bir karar verilmediği anlaşılan yaralama eylemi nedeniyle mahallinde zamanaşımı süresi içerisinde karar verilmesi olanaklı görülerek sadece sanık ... hakkında müşteki ....'a yönelik hakaret, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs eylemlerinden dolayı verilen takipsizlik kararına yönelik itiraz üzerine verilen karar yönünden inceleme yapılmıştır.İtiraz üzerine verilen mercii kararnın da anılan eylemleri kapsadığı anlaşılmıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında "Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar." 2. fıkrasında, "Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür." 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler." 173. maddesinin 3. fıkrasında ise “Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hakimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder;" hükümleri yer almaktadır.

İncelenen dosyada, önce müşteki şüpheliler ... ve ... ile müşteki şüpheli ... arasında sonrasında ise müşteki şüpheliler .... ve ... arasında çıkan olay sırasında meydana gelen hakaret, silahla tehdit ve yaralamaya teşebbüs iddiaları ile ilgili soruşturma başlatıldığı, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda, delil yetersizliği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği anlaşılmaktadır. Müşteki şüpheli ....'ın soruşturma evresinde kollukta vermiş olduğu ifadesinde, şüpheliler.... ve.....'ın kendisine saldırmaları üzerine mahalledeki boyacı esnafın dükkanına sığındığını, şüphelilerin dükkana girmeye çalıştıklarını ancak iş yeri çalışanlarının buna müsaade etmediklerini belirtmiştir.Müştekinin ifadesinde geçen ve olay sırasında sığındığını belirttiği iş yeri çalışanları ile olayın meydana geldiği yer itibarıyla mahalle esnafları ile ilgili bir araştırma yapılmadığı ve adli raporunun gözetilmediği görülmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, gereğinin takdir edilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.

Somut olayda, CMK'nın 160. maddesinin Cumhuriyet Savcısına yüklediği maddi gerçeği araştırma sorumluluğunun gereği, Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirilmemiştir. Ancak bu durumda soruşturmanın hangi merci tarafından yapılması gerektiği sorunu ortaya çıkmaktadır. YCGK'nın, 04.12.2007 tarih ve 2007/247-257 sayılı kararında özetle "Cumhuriyet Savcısı tarafından ceza yargılamasının temel hedefi olan maddi gerçeğe ulaşma amacına yönelik olarak gerekli kanıtların toplanmadığı hatta buna teşebbüs bile edilmediği çok açık olarak anlaşılmakta, başka bir anlatımla soruşturma evresinin tamamlanmadığı net bir biçimde tespit edilmekteyse, soruşturma evresi Cumhuriyet Savcısınca tamamlanmalıdır. Aksinin kabulü halinde, soruşturma safhasının asıl yetkilisi olan Cumhuriyet Savcısı varken istisnai yetkili olan sulh ceza hakiminin soruşturmayı yapması sonucuna ulaşılır ki bu CMK'nın getirdiği sisteme ve yasanın amacına aykırıdır." denilerek soruşturma eksikliğinin nasıl giderilmesi gerektiği gösterilmiştir. Yapılan açıklamalara göre itiraz merciinin, itirazı kabul edip dosyayı soruşturmayı tamamlaması için Denizli Cumhuriyet Başsavcılığına göndermesi gerekmektedir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Denizli Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/2543 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,


Danıştay 14. Daire Başkanlığı
Esas No : 2017/398
Karar No : 2017/3052

ÖZET : Hüküm veren Danıştay Ondördüncü Dairesince, Danıştay Başkanlık Kurulunun .../..../.... gün ve K:........... sayılı kararı uyarınca Dairemize gönderilen dosya incelenerek, işin gereği görüşüldü.

Dava; ..... adresinde bulunan binanın 17.08.1999 tarihli depremde yıkılması sebebiyle yakınlarını kaybeden ............., ............. ve diğerleri tarafından ..... Asliye Hukuk Mahkemesinin E: ........... nolu dosyası ile açılan davada, ................. tarafından ödenmesine hükmedilen bedelden, davalı idarenin kusur oranı karşılığı olan ...................-TL'lik kısmının ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemi ile açılmış, İdare Mahkemesince, adli yargı yeri tarafından ödemekle yükümlü tutulan maddi tazminat tutarı dolayısıyla davacının tazminle yükümlü olduğu zararın davalı idarenin kusurundan kaynaklanmadığı, davalı idarenin tazminat ödemekle yükümlü tutulamayacağı, manevi tazminat yönünden ise, adli yargı yerinde yapılan yargılama sırasında hükmedilen manevi tazminat miktarının davacının ve davalıların akrabalık ilişkileri ve diğer unsurlar göz önünde bulundurularak davacı ................. yönünden belirlendiği, davacının ödemekle yükümlü tutulduğu miktarın kendi kusuru, kişiliği ve diğer unsurlar dikkate alınarak belirlendiği, manevi tazminat sebebiyle davalı idarenin sorumluluğuna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

KARAR : Dosyanın incelenmesinden; davacının, davaya konu taşınmazın müteahhidi olduğu, ..............., .................. ve .................. tarafından 17.08.1999 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda binanın yıkılması sebebiyle uğranıldığı öne sürülen zararın tazmini talebiyle yapı müteahhidi aleyhine adli yargıda açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin . kararı ile davalı müteahhidin sorumlu tutulması gerektiğinden bahisle davanın kısmen kabulü ile belirlenen tazminat miktarlarının .....................'dan tazminine, davalı idare yönünden ise davanın görev yönünden reddine karar verildiği, anılan mahkeme kararının Yargıtay tarafından onandığı, hükmedilen bedelin davacı tarafından ödendiği, davacı tarafından ödenen tazminat bedelinin davalı idarenin kusur oranı karşılığı olan kısmının davalı idareden tahsil edilmesi istemiyle adli yargıda açılan davada, Asliye Hukuk Mahkemesinin . kararıyla davada idari yargının görevli olması sebebiyle görev yönünden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3/a bendinde dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 15. maddesinin 1/a bendinde ise adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

2247 Sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 19. maddesinde ''Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii, davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler'' hükmüne yer verilmiştir.

Olayda; İdare Mahkemesince, rücuen alacak davası olarak nitelendirilen ve mülga 818 Sayılı Borçlar Kanununun 58. ve yürürlükteki 6098 Sayılı Borçlar Kanununun 69. maddelerine göre rücuen alacak davasında, aynı konuda açılmış davada daha önce adli yargı yerince görev ret kararı verildiği dikkate alınarak 2247 Sayılı Kanunun 19. maddesine göre görevli yargı merciinin belirlenebilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmektedir.

Bu durumda, görevli yargı merciinin belirlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekirken, işin esası incelenerek verilen temyize konu mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/11855
Karar Tarihi: 13.09.2017

ÖZET : Başvuruculardan, olay tarihinde çocuk olan zihinsel engelli ....... evlerinin yakınındaki cadde ile demiryolunu ayıran duvarın yıkık bölümünden geçtiği demir yolunda oynarken eline aldığı bir iletken ile yüksek gerilim hattına temas etmiş ve elektrik akımına kapılarak ağır şekilde yaralanmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı olaya ilişkin soruşturma başlatmıştır. Kolluk görevlilerinin olay yerinde düzenlediği tutanakta yaralanmanın oluş biçimi doğrulanırken topraklama kablolarının bir kısmının çalışmaz halde olduğu tespit edilmiştir. Hastanede, ......'ın olay nedeniyle hayati tehlike geçirdiği, ayrıca on beş gün işinden kalacak şekilde yaralandığı anlaşılmıştır.

Üzerinden beş aydan fazla bir süre geçtikten sonra olay yerinde incelemeler yapan Cumhuriyet savcısı gerek topraklama kablosunun çalışır halde olduğunu, gerekse demir yolunun her iki yönde cadde ile irtibatını kesen demir korkulukların bulunduğunu tespit etmiştir. Cumhuriyet savcısıyla birlikte olay yerine gelen bilirkişi de hazırladığı raporda, başvurucu .....'ın olayda tam kusurlu olduğunu tespit ettiğini belirtmiştir.

Cumhuriyet Başsavcılığı olay tarihindeki Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları (TCDD) Tesisler Şefi hakkında hangi delile dayandığı dosyada belli olmaksızın tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan kamu davası açmıştır.

Davaya bakan Asliye Ceza Mahkemesine üniversite öğretim elemanı olan bilirkişilerce sunulan raporda da zihinsel engelli başvurucu ..............’ın olayda tam kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkeme yargılama sonunda sanığın beraatına karar vermiş, karar Yargıtay tarafından onamıştır.

Başvurucular maddi ve manevi zararlara uğradıklarını ileri sürerek tazminat talebiyle başvurdukları İdareden cevap alamayınca İdare Mahkemesinde tazminat (tam yargı) davası açmışlardır. İdare Mahkemesi zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle tam yargı davasının reddine karar vermiştir.

Başvurucuların temyiz talebini inceleyen Danıştay dava konusu olayın meydana gelmesinde davacıların gözetim ve denetim sorumluluklarını gereğince yerine getirmemeleri şeklinde gerçekleşen kusurlarının yanında idarenin de hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti bakımından idare personeli hakkında açılan kamu davasındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi gerektiği gerekçesiyle söz konusu kararı bozmuştur.

Bozma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda İdare Mahkemesi, Asliye Ceza Mahkemesinin söz konusu dava dosyasını getirterek inceledikten sonra davanın reddine karar vermiştir. Başvurucular tarafından temyiz edilen bu karar, Danıştay tarafından onanmıştır.

BAŞVURUCUNUN İDDİALARI :

Başvurucular; zihinsel engelli bir çocuk olan başvurucu .....'ın, demir yolu hattındaki güvenlik duvarlarının yıkılmış ve gerekli güvenlik önlemlerinin alınmamış olması nedeniyle kablolardaki elektrik akımına kapılarak yaralanmasına ve olayda idarenin bu şekilde hizmet kusuru bulunmasına rağmen açtıkları tazminat davasının çok uzun bir süre sonra reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlallerin tespiti ile manevi tazminata karar verilmesi taleplerinde bulunmuşlardır.

KARAR : Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Ceza soruşturması sırasında olayın meydana gelmesinden beş ayı aşkın bir süre sonra gerçekleştirilen keşifte tespit edilen güvenlik tedbirlerinin olay tarihinde de var olup olmadığının araştırılıp araştırılmadığı eldeki bilgilerden anlaşılamamaktadır. Söz konusu keşif tutanağı ve raporda, başvurucu ....'ın olay yerine nasıl girebildiğine ve elektrik akımına kapıldığına ilişkin yeterli bir açıklama da bulunmamaktadır.

Bununla birlikte olaya ilişkin tazminat davasında, başvurucunun olayın gerçekleştiği bölgeye tren raylarını çevreleyen duvarın yıkılmış olan kısmından girdiği, burada bulunan köprüdeki elektrik kablolarından birini kopmuş şekilde bulduğu veya oynamak için kopararak yerinden aldığı ve tren yolu üzerindeki kataner hattına değdirdiği, bunun sonucunda elektrik çarpması nedeniyle yaralandığı kabul edilmiş, zarar ile idari eylem arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle tam yargı davası reddedilmiştir.

Anayasa Mahkemesine göre devletin yaşamı koruma yükümlülüğü, özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği nazara alınarak kamu makamları üzerinde aşırı bir yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Bununla birlikte kamu makamlarının tehlike içeren faaliyetleri yürütürken insan davranışlarına ilişkin öngörülerinde çocukları, zihinsel engellileri ve özel korunmaya muhtaç olan diğer kişileri de dikkate almaları ve buna göre belirleyecekleri elverişli idari tedbirleri derhâl uygulamaya koymaları gerekir.

Başvuruya konu tam yargı davasında, İdare tarafından yürütülen tehlikeli faaliyete ilişkin olarak korunmaya muhtaç kişiler yönünden gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı, başvurucunun zihinsel engelli bir çocuk olduğu ve ebeveyninin tehlikeli alanda oynamasına izin vermesinin idarenin sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmayacağı gözetilmemiş, başvurucu tedbirsiz davranışta bulunduğu gerekçe gösterilerek olayda tam kusurlu kabul edilmiştir. Bu kabul, yaşamı koruma yükümlülüğüne ilişkin ilkeler ile bağdaşmamaktadır.

Diğer yandan davanın ilerlemesine engel olan herhangi bir unsur ya da güçlük bulunmaması yanında, dava, 9 yıl gibi makul olmayan bir süre devam etmesini gerektirecek nitelikte karmaşık da değildir. Söz konusu davada yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer yaşama hakkı ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine neden olabilecek şekilde makul süratle hareket edilmediği kanaatine varılmıştır.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, başvurucu .....’ın Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi ayrıca idari yargıda açılan davanın uzun sürmesi nedeniyle .............’ın anne ve babası olan diğer başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

Nasıl TL Yüklenir?

BaroKart'ınıza TL Yükle sayfasından yükleme yapabilirsiniz.
TL yüklemek için tıklayınız.