img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2013/4775 E. 2014/1718 K.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2014/16690 E. 2014/14210 K.

Danıştay İdari Dava Daireleri
Esas No : 2015/4311
Karar No : 2016/2941

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
Başvuru Numarası:2014/20364
Karar Tarihi:05.10.2017

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
2013/4775 E. 2014/1718 K.
Mahkeme : Asliye Hukuk Mahkemesi
Konu : Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

ÖZET: Davacı vekili, ....Gazetesi'nin, Venüs isimli ekinin 12/12/2010 tarihli nüshasında ".... çok çabaladı yine de yakalandı!" başlığıyla yapılan haberin gerçeğe aykırı olduğunu, söz konusu gecede kardeşini vatani görevine uğurlamadan önce aile dostları ve akrabaları ile yemek yediklerini, çapkınlık yaparak samimi olduğu iddia edilen sarışın şahsın öz kuzeni olduğunu, hayal ürünü ve gerçeğe aykırı olan haberle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu ileri sürerek davalıların manevi tazminat ile sorumlu tutulmasını talep etmiştir.

Davalılar vekili, dava konusu haberin toplumsal ilgiye matuf ve magazinsel nitelikte bir haber olduğunu, hukuka uygunluk kriterine sahip olan haberin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece, gerçeğe aykırı haber yapılması halinde davacının onur ve saygınlığının zedelenmesinin doğal olup, kamuoyunca tanınan biri olması veya bu tür görüntü ve haberlerle sıklıkla gündeme gelmesinin hukuka aykırılığı ortadan kaldırmayacağı gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

KARAR: Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1 ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.

Davaya konu olayda; davalının gazetesinde yayınlanan haberlerin ve resimlerin haber verme ve kamu oyunu bilgilendirme hakkına binaen hazırlanmış, görünen gerçekliğe uygun, güncel bir magazin haberi olduğu, haberin yayınlanmasında toplumsal ilgi bulunduğu, basının maddi gerçekliği araştırmak ve kanıtlamak yükümlülüğü bulunmadığı, çatışan yararlar dengesinin davacı yararına bozulmadığı, davalı yönünden hukuka uygunluk nedenlerinin bulunduğu ve böylece davacının kişilik haklarının saldırıya uğramadığı benimsenmelidir.

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.


Yargıtay 4. Ceza Dairesi
2014/16690 E. 2014/14210 K.
Mahkeme: Asliye Ceza Mahkemesi
Konu: Mahkeme Hakimine "Burada babanızın uşağı yok" şeklindeki sözler sarfeden avukatın sözlerinin rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde olup hakaret suçunun unsurları oluşmaması.

ÖZET: Davada alacaklı vekili olan sanık avukatın, duruşmayı yöneten mahkeme hâkiminin duruşmaya geç ve dosyaya hazırlanmadan çıktığını gösterir nitelikte davranışlar sergilemesi nedeniyle yargılamanın 15 ay gibi bir zaman uzamasına neden olduğunu düşündüğü ve olay günü duruşma tutanağına ara kararını eksik yazdığı kanısıyla şikâyetçi hâkime "Bak biz iddia etmiyoruz, burası emniyetçe tespit edilen adrestir, dosyayı incelemeden çıkarsanız böyle olur, on beş aydır yargılama ağır ceza mahkemesi gibi devam etmektedir. Vergi dairesinden dosyaya gelen yazıyı yazmamanız da dosyayı incelemediğinizi göstermektedir. Burada babanızın uşağı yok" şeklindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde olup hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır.

KARAR : Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargılamaya konu somut olayda; davada alacaklı vekili olan sanık avukatın, duruşmayı yöneten mahkeme hakiminin duruşmaya geç ve dosyaya hazırlanmadan çıktığını gösterir nitelikte davranışlar sergilemesi nedeniyle yargılamanın 15 ay gibi bir zaman uzamasına neden olduğunu düşündüğü ve yine bu bağlamda, olay günü duruşma tutanağına ara kararını eksik yazdığı kanısıyla şikayetçi hakime “Bak biz iddia etmiyoruz, burası emniyetçe tespit edilen adrestir, dosyayı incelemeden çıkarsanız böyle olur, on beş aydır yargılama ağır ceza mahkemesi gibi devam etmektedir. Vergi dairesinden dosyaya gelen yazıyı yazmamanız da dosyayı incelemediğinizi göstermektedir. Burada babanızın uşağı yok” şeklindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yasal olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık Ö.. M.. ve müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 29/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu
Esas No : 2015/4311
Karar No : 2016/2941
Mahkeme : İdare Mahkemesi

ÖZET: Rize İdare Mahkemesi'nin 14/06/2012 günlü, E:2012/380, K:2012/402 sayılı kararıyla; tazminat istemine konu olan bildiride yer alan ve hakaret niteliğinde olduğu öne sürülen sözlerin davalı idareye verilen yetki ve görevlerle bir bağının ve kullanılan yetki sırasında işlenen kusurun sonucu olmadığı gibi, yürütülen kamu hizmetiyle de ilgisinin bulunmadığı, bu sebeplerle uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

KARAR: Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; davacı tarafından, davalı Belediye Başkanlığınca, belediye hoparlöründen anons edilip dağıtılan bildiri ile kurum genel müdürü ve kurum çalışanları aleyhine hakaret ve iftira içeren beyanlarda bulunulması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın karşılığı 10.000 TL manevi tazminatın ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Rize İdare Mahkemesi'nin 14/06/2012 günlü, E:2012/380, K:2012/402 sayılı kararıyla; tazminat istemine konu olan bildiride yer alan ve hakaret niteliğinde olduğu öne sürülen sözlerin davalı idareye verilen yetki ve görevlerle bir bağının ve kullanılan yetki sırasında işlenen kusurun sonucu olmadığı gibi, yürütülen kamu hizmetiyle de ilgisinin bulunmadığı, bu sebeplerle uyuşmazlığın görüm ve çözüm yerinin adli yargı yeri olduğu gerekçesiyle, davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Anılan karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 03/02/2015 günlü, E:2012/7412, K:2015/264 sayılı kararıyla; nca hazırlanıp, belediye başkanı imzasıyla halka duyurulan bildirinin, tek taraflı irade beyanıyla hukuki sonuç doğuran, doğrudan uygulanan idari işlem niteliğinde olmamakla birlikte, duyuruya ilişkin bir idari işlem olduğu, hakaret ve iftira içeren beyanlara yer verildiği öne sürülen bildirinin, davalı Belediye Başkanlığına ait olduğu, Belediye Başkanlığınca yayınlanan bildirinin belediyenin yetki ve görevi ile ilgili olup olmamasının, davalı idarenin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmadığı, bu duyuruda hakaret ve iftira içeren beyanlara yer verilip verilmediğinin idari yargıda açılan tam yargı davasında irdelenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, Rize İdare Mahkemesi'nin 29/07/2015 günlü, E:2015/453, K:2015/455 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Anayasanın 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1 ncı maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; davacı tarafından, davalı Belediyece dağıtılan ve hoparlörlerle halka duyurulan, ve Belediye başkanınca imzalanan bildiri ile davacı Kurum yönetimi ve çalışanlarının becerisizlikle, basiretsizlikle, iftira atmakla suçlandığından bahisle, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusu olayda, işbu tazminat davasının açılmasına neden olarak gösterilen Belediye Başkanlığına ait bildirinin incelenmesinden, bildiride, Belediyenin .... Fabrikasının ... işleme kapasitesinin artırılmasına ruhsat verilmemesi yolunda bir tasarrufu bulunmadığı, bu şekildeki söylemlerin doğru olmadığı, zaten Belediyelerine davacı tarafından yapılmış bu şekilde bir ruhsat başvurusunun da bulunmadığı, böyle bir tesisin yapılmasının Kıyı Kanununa göre de mümkün olmadığı gibi, Belediyenin görev ve yetkileriyle ilgili açıklamalara yer verilmesi karşısında, söz konusu bildiri ve duyurunun belediyenin yetki ve görevi ile ilgili tek yanlı bir irade açıklaması olduğu ve bu haliyle bakılan davanın idari yargı yerinin görev alanına girdiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, Rize İdare Mahkemesi'nin 29/07/2015 günlü, E:2015/453, K:2015/455 sayılı ısrar kararının BOZULMASINA.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Birinci Bölüm
Başvuru Numarası: 2014/20364
Karar Tarihi: 05.10.2017
Konu: Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 5/10/2017 tarihinde başvurucu tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2014/20364), Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

ÖZET: Ünlü bir oyuncu olan başvurucunun evinin terasında bir başka ünlü oyuncu (Ş.G.) ile yakınlaşma görüntüleri bir televizyon kanalının magazin programında yayımlanmıştır. Başvurucu Asliye Hukuk Mahkemesinde yayın kuruluşunun sahibi aleyhine tazminat davası açmış, kamuoyunda tanınan bir sanatçı olduğunu vurgulayarak evinin balkonundan yakınlaştırma yöntemi uygulanarak çekilen mahrem görüntü ve fotoğraflarının yayımlanması suretiyle şeref ve itibarının zedelendiğini, yayında kabul edilmesi mümkün olmayan ithamlarda bulunularak aleyhine olumsuz bir algı yaratıldığını iddia etmiştir.

İstanbul 13. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme), başvurucunun sanat dünyasında tanınmış bir oyuncu olduğu, yaşam tarzı ve şöhreti nedeniyle magazin basınının ilgisini cezbettiği, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılığın bulunduğu, haberin gerçeği yansıttığı, yayının başvurucunun onur ve itibarını zedeleyecek ifadeler içermediği gerekçeleriyle davayı reddetmiştir. Mahkeme ret kararında görüntünün başvurucunun evine gizlice girilerek değil kamuya açık olan sokaktan çekildiğinin de ayrıca altını çizmiştir. Karar Yargıtay tarafından onanmıştır.

Başvurucu, Yargıtay tarafından terasın kamuya açık alanlardan sayılmadığını, basının yorum ve bilgilendirme yaparken başkalarının kişilik haklarını ihlal etmemesi gerektiğini, çekilen görüntülerin yayımlanması nedeniyle bir süre psikolojik çöküntü yaşadığını, bu görüntülerin yayımlanmasının basın özgürlüğünün sınırlarını aştığını ve kişilik haklarını zedelediğini belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

KARAR: Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Başvurucuya ait görüntülerin özel bir televizyonda yayımlanması başvurucu ile özel bir televizyon kuruluşu arasındaki bir uyuşmazlık olup devlete atfedilebilecek herhangi bir fiil söz konusu değildir. Dolayısıyla somut olaydaki başvurunun Anayasa'nın 20. maddesiyle devlete yüklenen pozitif yükümlülükler kapsamında incelenmesi gerekir.

Anayasa'nın 20. maddesinde güvenceye bağlanan özel hayata saygı hakkı devletin bu hakka müdahale etmesini kural olarak yasakladığı gibi devlete, bireyin özel hayatını üçüncü kişiler tarafından yapılacak müdahalelere karşı koruma pozitif yükümlülüğü de yüklemektedir.

Başvurucunun görüntülerinin kişiliğinin bir parçası olarak özel hayatı kapsamında olduğu açıktır. Bu görüntülerin televizyon programında yayımlanması başvurucunun özel hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Öte yandan buradaki müdahale basın özgürlüğü kapsamında kalan haber yapma ve eleştiri hakkının kullanımından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun özel yaşamına saygı hakkına yapılan müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığının tespiti bakımından müdahalede bulunulan özel hayata saygı hakkı ile müdahale sebebi teşkil eden basın özgürlüğü arasında denge kurulup kurulmadığına bakılması gerekir.

Başvurucu, toplumda tanınan bir sinema ve televizyon oyuncusudur. Sanatçıların özel hayatlarının toplumun belli bir kesiminin merakını cezbettiği bilinen bir gerçektir. Bu yüzden sanatçıların özel yaşamlarının belli bir ölçüye kadar haber ve eleştiriye konu edilmesinin demokratik bir toplumda hoşgörüyle karşılanması gerekir. Sanatçının özel yaşamına ilişkin olarak sağlanması gereken korumanın sıradan bir insana nazaran daha az olduğu hatırdan uzak tutulmamalıdır. Dolayısıyla toplumun bir kesiminde oluşan merak duygusunun tatmini amacıyla sanatçının özel yaşamının basın ve yayın araçları kanalıyla haberleştirilmesi ve eleştiri konusu edilmesinde kamu yararı bulunduğu söylenebilir. Ancak bu durum, sanatçının özel yaşamının her türlü detayına kadar haberleştirilebileceği biçiminde anlaşılamaz. Kamuya mal olmuş bulunması sanatçının özel yaşamını Anayasa'nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı güvencesinin kapsamı dışına çıkarmaz. Bu noktada -somut olay bakımından- başvurucunun kendi eylem ve tutumu ile başvurucuya ait görüntülerin elde ediliş biçimi büyük önem taşımaktadır.

Görüntü kaydı incelendiğinde görüntülerin başvurucunun balkonundan daha düşük bir kottan çekildiği ve balkonun aşağıdan görülebilen çok küçük bir alanını içerdiği görülmektedir. Bu durumda görüntülerin sokaktan çekildiği hususunda Mahkemece ulaşılan kanaatin aksi bir sonuca ulaşılabilmesi için herhangi bir neden bulunmamaktadır. Başvurucunun balkonun bu köşesinde partneriyle yakınlaşmasının kameranın çekim yaptığı noktada bulunan insanlar tarafından özel bir çaba sarf edilmesine ihtiyaç duyulmadan görülebildiği anlaşılmaktadır. Başvurucunun kendi rızasıyla balkonun dışarıdan görülebilen alanında partneriyle yakınlaşmayı tercih ettiği gözetildiğinde mahreminin korunması hususunda yeteri kadar hassas davranmadığı ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmediği değerlendirilmektedir.

Belli bir hayran kitlesine sahip başvurucu ile Ş.G. arasında yaşananları muhabirin haber yapmaya değer görmesi anlaşılabilir bir durumdur. Görüntülerin kayıt altına alınması kişilik hakları yönünden hassasiyet taşısa da bunların başvurucunun dışarıya kapalı konutuna girilmeksizin kamunun kullanımına açık bir alandan (sokaktan) ve herkes tarafından görülebilen bir yerden çekilmiş olması ve görüntüsü çekilenlerin sanatçı kişiliği dikkate alındığında basın özgürlüğünün sınırları içinde kaldığı değerlendirilmektedir. Öte yandan görüntülerin içeriğine bakıldığında başvurucu ile Ş.G.nin yakınlaşmasından ibaret olduğu ve ilgililer açısından kabul edilemez derecede rahatsızlığa yol açabilecek unsurlar içermediği görülmektedir.

Bu durumda yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip olduğu takdir payları da dikkate alındığında Anayasa'nın 20. maddesinin birinci fıkrasında yer alan pozitif yükümlülüklere uyulduğu ve başvurucunun özel hayatının korunması hakkı ile davalının basın özgürlüğü arasında makul bir dengenin gözetildiği sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi Anayasanın 20. maddesinde güvenceye bağlanan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

Nasıl TL Yüklenir?

BaroKart'ınıza TL Yükle sayfasından yükleme yapabilirsiniz.
TL yüklemek için tıklayınız.