img

 

img img
HAFTANIN YÜKSEK MAHKEME KARARLARI

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
2007/20150 E.2008/1542 K.

Yargıtay 15. Ceza Dairesi
2017/5473 E.2017/11971 K.

Danıştay 15. Daire Başkanlığı
Esas No : 2016/10031
Karar No : 2017/2976

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Genel Kurul
Başvuru Numarası:2014/7621
Karar Tarihi:25.07.2017

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi
2007/20150 E.2008/1542 K.

ÖZET:Davacı, iş kazası sonucu malüliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 39.229.10 YTL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan T. T. Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan T.T.San. Tic.Ltd.Şti. vekilince istenilmesi ve duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 05.02.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan T.T. San.Tic.Ltd.Şti.vekili Av.R.K.ile davacı asil F. B. ve Vekili Av.M.K.geldiler. Diğer davalı kurum adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatlar ile asilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davalı T.T. San. Tic. Ltd. Şti.’nin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

Dava zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sağ ayağının kırılması nedeniyle %15,20 oranında meslekte kazanma gücünü kaybeden sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece maddi tazminat ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı işverenlik tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, sigortalının, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle uğramış olduğu zararın giderilmesi istemine ilişkindir. Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, tazminatın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.Tazminatın saptanmasında ise; zarar ve tazminata doğrudan etkili olan işçinin net geliri, bakiye ömrü, iş görebilirlik çağı, iş görmezlik ve karşılık kusur oranları, Sosyal Sigortalar tarafından bağlanan peşin sermaye değeri gibi tüm verilerin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde öncelikle belirlenmesi gerektiği tartışmasızdır. Öte yandan tazminat miktarının, işçinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluştuğu yönü ise söz götürmez.

Başka bir anlatımla, işçinin günlük net geliri tespit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesap raporunun Yargıtay denetimine elverişli olması gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.

KARAR:Somut olayda 25.04.2007 tarihli asıl ve 17.07.2007 tarihli ek hesap bilirkişi raporlarında davacının asgari ücretin 1,24 kat fazla ücret aldığı açıklandığı halde, asgari ücretin 4 katı civarında bir ücret aldığı kabul edilerek hesap yapıldığı görülmektedir. Davacının 12.08.1998 tarihli gelir bağlama kararındaki ortalama ücreti olay tarihindeki asgari ücretin 2,49 katı civarındadır. Her ne kadar asgari ücretin 4 katı esasa alınarak bulunan ücretler kesinleşen rücu davasındaki tavan hesabına esas 26.06.2001 tarihli rapordaki ücretlerle uyumlu gibi gözükse de anılan raporda da davacının asgari ücretin 2,49 katı ücret aldığı kabul edilerek hesaplama yapıldığı açıklandığı halde, hesaplamanın 4 kat üzerinden yapılması karşısında hesaba esas alındığı açıklanan ücretle, hesaplama sırasında uygulanan ücret arasında uyumsuzluk olduğu ortadadır.

Öte yandan 05.05.1963 doğumlu davacının aktif devre hesabının 60 yaşını bitirdiği 05.05.2022 tarihine kadar yapılması gerekirken 31.12.2025 tarihine kadar yapılması keza pasif devre hesabının ise PMF tablosuna göre bakiye ömrünün sonu olan 18.01.2031 tarihine kadar yapılması gerekirken, 31.12.2033 tarihine kadar yapılmak suretiyle maddi tazminatın fazla çıkarıldığı da açıktır. Hal böyle olunca da maddi tazminatın hesabına esas ücretin nasıl bulunduğu belli olmayan, aktif ve pasif devrelerin uzun tutulduğu giderek Yargıtay denetimine elverişsiz hesap raporunun maddi tazminatın belirlenmesine esas alınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı T.T.San. Tic. Ltd. Şti.’nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davalılardan T.T. San.Tic.Ltd.Şti. yararına takdir edilen 550.00 YTL. Duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalılardan Temel Taş'a iadesine, 05.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi


Yargıtay 15. Ceza Dairesi
2017/5473 E.2017/11971 K.

ÖZET:Dolandırıcılık suçundan sanıkların mahkumiyetine ilişkin hükümler sanıklar ve sanık ...’nın müdafiisi ve annesi tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Sanık ...’nın yokluğunda verilen mahkumiyet hükmünü içeren gerekçeli kararın sanığın Ceza İnfaz Kurumunda bulunması nedeniyle Tebligat Kanunu’nun 19. maddesi gereğince usulüne uygun tebliğ edilmemiş olması nedeniyle sanık ...’ın 01/11/2013 tarihli temyiz dilekçesinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

KARAR:Sanık hakkında verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ...’in annesi... tarafından yapılan temyiz talebinin incelenmesinde;

Sanık müdafii olduğunu beyan ederek hükmü temyiz eden Avukat...’nın herhangi bir soruşturma ve kovuşturma işlemine katılmadığı, dosya içerisinde ve temyiz dilekçesi ekinde sanığın müdafii olduğuna dair geçerli bir vekaletname veya yetki belgesinin de bulunmadığı ve ayrıca sanık yönünden zorunlu müdafii sıfatı da taşımadığı ayrıca sanığın annesinin sanığa vasi olarak atandığına dair belge sunulmaması aksine UYAP kayıtlarından sanığın vasisinin ... olduğunun anlaşılması nedeniyle vaki temyiz isteminin 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

Sanıklar hakkında verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz talebinin incelenmesinde;

Sanıklara yüklenen dolandırıcılık suçu nedeniyle, hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. addesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca sair hususlar incelenmeksizin hükümlerin BOZULMASINA, 29/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Danıştay 15. Daire Başkanlığı
Esas No : 2016/10031
Karar No : 2017/2976

ÖZET:Samsun 2. İdare Mahkemesi'nin 19/04/2016 tarih ve E:2014/1384; K:2016/512 sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının hukuka uygun olmadığı ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

KARAR:Karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce; tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip dosyadaki belgeler incelenerek gereği görüşüldü:

Dava; davacılardan 'nın sevk ve idaresindeki ... plakalı aracın, 27.03.2011 tarihinde Amasya - Turhal karayolunda seyir halinde iken genişliği 2.80 metre, boyu 2.40 metre ve derinliği 10 cm olan çukura düşmemek için sağa manevra yapılması sırasında direksiyon hakimiyetinin kaybedilip, takla atarak durması sonucu meydana gelen yaralamalı trafik kazasında, yoldaki çukurun kazaya sebebiyet verdiği, gerekli bakım işlerinin yapılmaması nedeniyle idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen için 75.000,00-TL, için 95.000,00-TL olmak üzere toplam 170.000,00-TL maddi, için 60.000,00-TL, için 30.000,00-TL, için 15.000,00-TL, için 15.000,00TL olmak üzere toplam 120.000,00-TL manevi zararın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Samsun 2. İdare Mahkemesince; Amasya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin E:2011/27 D iş sayılı dava dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi ve Amasya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin E:2012/463 sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunun birlikte değerlendirilmesi sonucunda kazanın meydana gelmesinde davalı idarenin %50 oranında kusurlu olduğunun anlaşıldığı, Amasya Üniversitesi Eğitim Hastanesi raporuna göre de 'nın %15, 'nin %11 maluliyetine sebebiyet verildiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle 'ya 30.841,95-TL maddi 5.000,00-TL manevi, 'ye 34.325,25-TL maddi 5.000,00-TL manevi, 'a 2.500,00-TL ve 'ye 2.500,00- TL olmak üzere toplam 65.167,47- TL maddi, 15.000,00-TL manevi tazminatın 08.10.2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

Taraflarca, anılan mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.

Temyize konu mahkeme kararının, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul, kısmen reddine ilişkin kısımlarında 2577 sayılı kanunun 49. maddesinde belirtilen bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından tarafların anılan kısma yönelik temyiz istemleri yerinde görülmemiştir.

Davacının nispi karar harcı nedeniyle yargılama giderleri bakımından temyiz istemi incelendiğinde;

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 2. maddesinde, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi bulunduğu; 11. maddesinde, genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca konu işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu; 15. maddesinde yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ölçüsüne göre nispi esas üzerinden, işlemin nev'i ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı; 16. Maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınması gerektiği kurala bağlanmıştır.

Anılan Kanun'un, yargı harçlarının gösterildiği (1) sayılı tarifesinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden nispi karar harcı alınacağı belirtilmiştir.

Aktarılan kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere; konusu belli bir miktarı içeren davalarda, yargılama gideri içinde yer alan kalemlerden nispi karar harcı dışındaki harç ve posta giderinin, haklılık oranına göre davanın taraflarına yükletilmesi; hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden hesaplanacak nispi karar harcının ise, tümüyle haksız çıkan tarafa, başka bir deyişle davalı idareye yükletilmesi gerekmektedir.

Bu nedenle, İdare Mahkemesi'nce nispi harç dahil tüm yargılama giderlerine haklılık oranı uygulanması suretiyle hüküm kurulmasında yasal isabet görülmemiştir.

Davacılar vekilinin mahkeme kararının manevi tazminata ilişkin avukatlık ücreti yönünden temyiz istemine gelince;

Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin '' Manevi tazminat davalarında ücret '' başlıklı 10/2. maddesinde, '' Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.'' kuralına yer verilmiştir.

Mahkeme kararında, manevi tazminat istemlerinin kısmen kabul edilen 15.000,00-TL' sı için 1.800,00-TL vekalet ücretinin davalı idarece davacılara ödenmesine, kısmen reddedilen 105.000,00-TL manevi tazminat istemleri için ise 11.150,00-TL vekalet ücretinin davacılar tarafından davalı idareye ödenmesine karar verilmiştir. Manevi tazminat istemlerinin mahkemece kısmen kabul kısmen reddedilmesi nedeniyle, davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacılar lehine hükmedilen vekalet ücretini geçtiği görülmüştür.

Bu durumda, mahkemece yukarıda aktarılan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/2. maddesine aykırı olarak, davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini geçmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacıların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile Samsun 2. İdare Mahkemesi'nin 19/04/2016 tarih ve E:2014/1384; K:2016/512 sayılı kararının, nispi karar harcının yargılama giderlerine eklenmesi ile reddedilen manevi tazminat talebi üzerinden davacılar vekili için hükmedilen vekalet ücretini aşacak şekilde vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısımlarının BOZULMASINA, davacıların temyiz istemlerinin kısmen, davalının temyiz isteminin tamamen reddi ile kararın diğer kısımlarının ONANMASINA, bozulan kısım için yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanunun 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunla eklenen Geçici 8. maddesinin 1. fıkrası ve 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Genel Kurul
Başvuru Numarası: 2014/7621
Karar Tarihi: 25.07.2017

OLAYLAR :Başvurucu 1968-1982 yılları arasında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde, 1986-1988 yılları arasında da Gençlik ve Spor İzmir İl Müdürlüğünde T.C. Emekli Sandığına tabi memur olarak görev yapmıştır. Başvurucu ayrıca 1982-1986 yılları arasında ve 1988 yılında özel sektörde çeşitli şirketlerde Sosyal Sigortalar Kurumuna (SSK) tabi olarak çalışmıştır. SSK tarafından başvurucuya 1/10/1988 tarihi itibarıyla yaşlılık aylığı bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi 5/2/2009 tarihli ve E.2005/40, K.2009/17 sayılı kararı ile 24/5/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun'un 12. maddesinde yer alan"Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve" ibaresini, Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etmiştir. Başvurucu 22/6/2010 tarihli dilekçesiyle Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK), Emekli Sandığına tabi olarak çalıştığı dönemler için kendisine emekli ikramiyesi ödenmesini talep etmiştir. SGK, 20/7/2010 tarihli yazıyla başvurucunun talebini reddetmiştir.

Başvurucu 21/2/2011 tarihinde Ankara 16. İdare Mahkemesinde (Mahkeme), talebinin reddine ilişkin idari işlemin iptali ve bahse konu emekli ikramiyesinin yasal faiziyle birlikte kendisine ödenmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkeme 28/11/2012 tarihinde davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Mahkemece, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan katsayılar dikkate alınarak hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı SGK tarafından başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir.

İtiraz üzerine Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. Kurulunun (Kurul) 24/12/2013 tarihli kararı ile vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmıştır. SGK, emekli aylığının bağlandığı tarihte geçerli katsayılar esas alınarak 2,27 TL ikramiye ve idareye başvuru tarihi esas alınarak 0,54 TL yasal faiz 8/3/2013 tarihinde tahakkuk ettirilerek başvurucuya ödendiği bildirilmiştir.

İddialar

Başvurucu ilk olarak Bölge İdare Mahkemesinin kararının SGK tarafından yöntemince uygulanmadığı gerekçesiyle adil yargılanma hakkı kapsamında yargı kararının icra edilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ikinci olarak, emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılar esas alınarak ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucuya göre ikramiye ödemesinde ödeme tarihlerinin değil de emekli aylığının bağlandığı tarihin esas alınması alacağın değer kaybetmesine yol açmaktadır.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

A. Yargı Kararının Yerine Getirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Anayasa Mahkemesi somut olayda Bölge İdare Mahkemesi kararının başvurucunun belirttiği gibi emekli ikramiyesinin ödeme tarihindeki katsayılara göre ödenmesi yönünde bir hüküm ve gerekçe içermediğini tespit etmiştir. Buna göre başvuru konusu yargı kararının SGK tarafından eksik veya yanlış uygulanması gibi bir durumun da söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi adil yargılanma hakkı kapsamında yargı kararının yerine getirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkının ihlali iddiası kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Başvurucuya emekli ikramiyesi ödenmemesi suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahale yönünden derece mahkemelerince Anayasa Mahkemesinin iptal kararları da gözetilerek emekli ikramiyesinin başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. SGK tarafından da yargılama neticesinde hükmedilen emekli ikramiyesinin başvurucuya ödendiği anlaşılmaktadır. Bu bakımdan başvurucunun mağduriyeti giderilmiş durumdadır. Ancak başvurucuya bu alacağın ödenmiş olması tek başına başvurucunun mağdur sıfatını ortadan kaldırmamaktadır. Başvurucunun mağdur sıfatının ortadan kalkabilmesi için ileri sürülen ihlalin hem zamanında hem de mağdurun bu hakkı kullanamadığı süre gözönüne alınarak telafi yoluna gidilmesi gerekmektedir.

Daha önce Hüseyin Remzi Polge başvurusunda (B. No: 2013/2166) Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ikramiye hesabında ödeme tarihindeki katsayıların esas alınması talebinin somut bir temele dayalı olmadığını, hesaplama yöntemi ve esasları bakımından takdir hakkının derece mahkemelerine ait olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte müdahalenin ölçülü olup olmadığının, başvurucunun "emekli ikramiyesi alacağının" değer kaybına uğratıldığı yönündeki şikâyetinin dikkate alınarak değerlendirilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Mevcut başvuruda yargılama makamları başvurucunun emekli aylığının bağlandığı 1/10/1988 tarihi itibarıyla emekli ikramiyesine hak kazandığını tespit etmişlerdir. Nitekim ikramiyenin hesabı da bu tarihteki katsayılara göre yapılmıştır. Ancak Merkez Bankası verilerine göre başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen 2,27 TL tutarındaki alacağının değer kaybını telafi edecek fark 10.369,73 TL'dir. Buna karşılık başvurucuya yalnızca 0,54 TL tutarında faiz ödemesi yapıldığı görülmektedir. Buna göre başvurucuya yapılan faiz ödemesine rağmen alacağının ödenmesine kadar olan dönemde enflasyonda meydana gelen artış % 456.792 oranında olmuştur. Dolayısıyla başvurucunun emekli ikramiyesi alacağı için yapılan faiz ödemesi başvurucunun alacağında enflasyon nedeniyle meydana gelen değer kaybını karşılamamaktadır.

Başvurucunun emekli ikramiyesine hak kazandığı tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar geçen yaklaşık 25 yıllık süredeki enflasyon oranları dikkate alındığında mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen söz konusu alacağın değer kaybına uğratılarak başvurucuya ödendiği tespit edilmiştir. Belirtilen değer kaybının miktarı gözetildiğinde müdahaleyle başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağandışı bir külfet yüklendiği, bu sebeple söz konusu müdahalenin kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozduğu sonucuna varılmıştır.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.


BaroKart Blog'da bulunan Yüksek Mahkeme Kararları yargitay.gov.tr, danistay.gov.tr, anayasa.gov.tr resmi internet sitelerinden alınmıştır.

Nasıl TL Yüklenir?

BaroKart'ınıza TL Yükle sayfasından yükleme yapabilirsiniz.
TL yüklemek için tıklayınız.